Esas No: 2011/6913
Karar No: 2011/7715
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6913 Esas 2011/7715 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2011
NUMARASI : 2008/259-2011/92
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan annesi S...Y.."in kat mülkiyeti kurulu mesken vasıflı 16 nolu bağımsız bölümünü, mal satmaya ihtiyacı olmadığı halde davalı kızına satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, murise 4 yıl boyunca baktığı için taşınmazı kendisine verdiğini, mirasçıların da bunu kabul ettiklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan S...Y..."in kat mülkiyeti kurulu, mesken vasıflı 16 nolu bağımsız bölümünü, 31.12.1997 tarihinde satış suretiyle davalı kızı Ş."ye satış suretiyle temlik ettiği, 1916 doğumlu olan murisin 05.11.2005 tarihinde 89 yaşındayken vefat ettiği, mirasçı olarak, tarafların da aralarında yeraldığı 5 çocuğunun kaldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan tarafından yapılan sözkonusu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; murisin ölümünden 15 sene önce ayağının kırıldığı, ölmeden önce 3 yıl boyunca da felçli olarak yaşadığı, tüm bu süre boyunca altının alınması ve beslenmesi gibi hususlarda dahil olmak üzere bakımının davalı tarafından yapıldığı, ihtiyaçlarının karşılandığı, sağlık masraflarının da davalı tarafından karşılandığı, özellikle mirasçılar arasında yeralan ve tarafların kardeşleri olan N... G..., S...Y..."in de aralarında yeraldığı tanık ifadeleri ve dosya kapsamıyla sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.