Esas No: 2011/6286
Karar No: 2011/7462
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6286 Esas 2011/7462 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : AKÇAABAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2010
NUMARASI : 2010/124-2010/321
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı adına tapuda kayıtlı 1157 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, taşınmazın kıyıda kalan kısmının tapusunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairce; “çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 13.11.1960 tarihinde yapıldığı, 21.01.1961’ de kesinleştiği ve davanın 13.11.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen hüküm gereğince kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 21.01.1961 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usuli müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili olduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir. Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır” gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve terkin isteğine ilişkindir. Mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazetede yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve usuli kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararından sonra doğru olduğu söylenemez.
Öte yandan; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmek, taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.