Taraflar arasındaki davadan dolayı Silivri 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 22.09.2010 gün ve 2010/464 esas 2010/643 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 24.01.2011 gün ve 14129-564 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptal ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, önceden yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine “14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinin doğru olduğu, ancak çekişmeli taşınmazın dayanağını teşkil eden kesin hükmün keşfen kapsamının belirlenmesi ve bu kapsamda kalan yerin veya bir kısmının 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre tarifi 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde yapılan kıyıda kaldığının anlaşılması halinde, kesin hükmün tarafı olan Hazineyi bağlayacağı gözetilerek davalı tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması, yok eğer kesin hüküm kapsamı dışında kalan ve davalı tarafın mülkiyet kapsamı içindeki bir kısım yerin kıyıda kaldığının saptanması halinde ise yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulacağının gözetilmesi ve belirlenecek duruma göre bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş olup, bozma ilamına uyulduktan sonra davalının vekalet ücreti talebinden feragat etmesi ve yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasını istemesi üzerine mahkemece, davanın hak düşürücü süreden reddine dair verilen karar Dairece onanmış, davacı hazine tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Gerçekten de işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazetede yayımlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, meydana gelen iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez.
Bu durum karşısında işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birliştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır. Diğer taraftan davalının dayandığı tescil ilamı ile tapu oluştuğuna göre, öncelikle tescil ilamının dayanağının TMK"nun 719. ve 3402 Sayılı Yasanın 20. maddesi hükmü uyarınca kapsamının saptanması ve belirlenen durumun krokiye yansıtılması, kayıt kapsamının belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığının anlaşılması halinde kararın tarafı olan Hazineyi bağlayacağının düşünülmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 3402 sayılı Yasanın 36.maddesine ilave 36/A hükmünü öngören 6099 sayılı Yasa hükümlerinin somut olayın özelliği de gözetilerek bir değerlendirme yapılması için karar bozulmalıdır.
Davacı hazinenin karar düzeltme isteğinin H.U.M.K."nun 440. maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin 24.01.2011 tarih 2010/14129 esas-2011/1564 karar sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin 22.09.2010 tarih ve 464-643 sayılı kararının açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.