Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4087 Esas 2011/7443 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4087
Karar No: 2011/7443

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4087 Esas 2011/7443 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4087 E.  ,  2011/7443 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KIRKLARELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 27/12/2010
    NUMARASI : 2007/724-2010/644

    Taraflar arasında görülen davada; 
    Davacılar, ortak miras bırakanın 1468 ve 4758  parsel sayılı taşınmazlarını hibe yoluyla, 3388 ve 4304 sayılı parsellerini ise satış suretiyle davalı oğluna davalının kandırması sonucu temlik ettiğini yeni öğrendiklerini, yapılan işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteklerinde bulunmuşlardır.
    Davalı, çekişmeli 3388 parsel sayılı taşınmazını iki  oğluna eşit hisselerle  satış yaptığını, 1468 ve 4758 sayılı parsellerini ise kayıtsız ve şartsız olarak bağışladığını, 4304 sayılı parselde ise murisin tasarrufunun bulunmadığını, miras bırakanın çok sayıda  taşınmazı olduğunu, temliklerin saklı pay kapsamında kalan işlemler olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, tasarrufların gerçek iradelere uygun karşılıklı edimler içerdiği ve edimlerin de yerine getirildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; miras bırakanın çekişme konusu 1468 ve 4758 parsel sayılı taşınmazlarını 25.10.1996 tarihinde davalı oğluna bağışladığı, 4304 sayılı parseli ise, davalının, üçüncü kişiden 6.4.1982 tarihinde alım suretiyle edindiği; anılan taşınmazlar bakımından olayda 1.4.1974 tarih ve ½  Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, terditli talep olan tenkis yönünden de murisin saklı payı zedeleme kastıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı ve tenkis koşullarının oluşmadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bu parseller hakkındaki davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu taşınmazlara ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Dava konusu 3388 sayılı parsel sayılı taşınmaz bakımından ise, miras bırakanın bu taşınmazını 27.04.1987 tarihinde ve satış suretiyle eşit paylarla oğulları olan davalı D. ile dava dışı A.’e temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, anılan temliki işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. 
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.  
    Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. 
    Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. 
    Somut olaya gelince; miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu, taşınmaz satımına ihtiyacının bulunmadığı, davalı ile aynı evde yaşadıkları, tarım ve hayvancılıkla geçindiği, ölümüne kadar çekişmeli taşınmazı davalıyla birlikte ekip biçtikleri dosya kapsamıyla sabittir.
    O halde, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın 3388 sayılı parselin ½ payını davalıya temlikinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca, 3388 parsel sayılı taşınmazla ilgili davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere aksi yönde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanın nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.06.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara