Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6438 Esas 2011/7271 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6438
Karar No: 2011/7271
Karar Tarihi: 20.06.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6438 Esas 2011/7271 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/6438 E.  ,  2011/7271 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : HONAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 23/12/2010
    NUMARASI : 2009/54-2010/251

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, maliki olduğu 954 parsel sayılı ve paydaşı olduğu 403 parsel sayılı taşınmazlara, davalıların rızası dışında tarımsal faaliyette bulunarak kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, 954 parsel sayılı taşınmaza davalıların müdahalesi bulunmadığı gerekçesiyle 403 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davacının kullanımının engellendiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Gerçekten de çekişmeye konu edilen ve müstakil mülkiyet halinde davacıya ait olan 954 parsel sayılı taşınmaza, herhangi bir elatma olgusunun varlığı saptanmadığına göre bu parsel yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Ancak, çekişme konusu 403 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davalı S... ve davacının, dava dışı kişiler ile birlikte taşınmazda paydaş oldukları, davalılardan E...’in taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı kayden sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki, taşınmazın aynına ilişkin elatmanın önlenmesi davalarında keşif yapılması zorunludur. Mahkemece keşfe gidildiği halde, el atıldığı iddia edilen yerin çekişme konusu edilen yer olduğu ve üzerinde haşhaş ekili olduğu belirlenmiş, bunun dışında herhangi bir belirleme ve başkaca da bir işlem yapılmamıştır. Oysa, bu tür uyuşmazlıklarda, elatma olgusunun var olup olmadığı, varsa kimler tarafından gerçekleştirildiği tarafların göstereceği tanıklar HUMK’nun 259. maddesi uyarınca taşınmazın başında dinlenmek suretiyle açıklığa kavuşturulmalıdır. Ne varki, mahkemece gösterilen tanıklar duruşmada dinlenmiş, keşfen taşınmazda haşhaş ekili olduğu belirlendiği halde kim veya kimler tarafından ekildiği, kullanılan kısmın taşınmazın tamamı mı, yoksa bir bölümü mü olduğu ortaya konulmamıştır. Öyleyse, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olmasının doğru olduğu söylenemez.
    Diğer taraftan, davacı ile davalılardan S...’ın taşınmazda paydaş olduğu gözetildiğinde, çekişmenin TMK’nun 688. ve devamı maddelerinde öngörülen yasal düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle çözümleneceği kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere, Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılarak, çekişme konusu 403 parsel sayılı taşınmaza davalıların müdahalesinin bulunup bulunmadığının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanması, müdahalenin saptanması halinde, davacı ile davalı Sadık arasındaki uyuşmazlığın yukarıdaki ilkeler gözetilerek çözümlenmesi, davalı Elif’in ise taşınmazda paydaş olmadığı nazara alınarak mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazının kabulü ile, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara