Esas No: 2011/5788
Karar No: 2011/7251
Karar Tarihi: 20.06.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5788 Esas 2011/7251 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2010
NUMARASI : 2009/39-2010/295
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalı adına kayıtlı 6 parsel sayılı taşınmazın 414 m2"lik bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapunun iptal ve terkinini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, karşı dava ile aleyhine açılan davanın kabulü halinde tazminat isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, tapu iptal ve terkin davasının 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine, karşı davanın da reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl dava; tapu iptal ve terkin, karşı dava; tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın hak düşürücü süreden reddine, karşı davanın da reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 Esas 2011/77 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazetede yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse de, meydana gelen Anayasa değişikliğinden sonra doğru olduğu söylenemez.
Öte yandan; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36.maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; asıl dava bakımından işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulması asıl davanın kabul edilmesi halinde karşı dava bakımından işin esasının incelenmesi için karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.