Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, 98 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek, tapu iptal, terkin ve muhtesatların yıkımı isteğinde bulunmuştur.
Birkısım davalılar; davanın reddini savunmuşlardır.
Hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca yapılan soruşturma sonucu hak düşürücü süreden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece” yargılama giderleri yönünden” bozulmuş, bozmaya uyularak mahkemece, tapu iptal, terkin ve yıkım isteği yönünden verilen karar kesinleşmekle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava tapu iptali, terkin ve muhtesatların yıkım isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece önceden kurulan hüküm 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden davanın reddinin doğru olduğu ancak yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak anılan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gözetilerek buna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Gerçektende işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlükte olduğu döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur.Ancak anılan yasa Anayasa mahkemesinin 12.5.2011 tarih 2009/31 Esas-2011/77 sayılı kararı ile iptal edilmiş henüz resmi gazetede yayımlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün eldeki davalara da uygulanabilmesi için yürütmenin durdurulması kararı resmi gazetede yayımlanmıştır.
Kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülsede , Anayasa değişikliğinden sonra doğru olduğu söylenemez.
Öte yandan 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36.maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve Avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İ.B.K na göre belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulması için hüküm BOZULMALIDIR.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.