Esas No: 2011/6411
Karar No: 2011/7008
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6411 Esas 2011/7008 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BAYINDIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2010
NUMARASI : 2009/230-2010/226
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu kat mülkiyeti kurulu mesken nitelikli 6 nolu bağımsız bölümünü, vekil T..."ın değerinin altında eşi olan diğer davalıya danışıklı olarak satış suretiyle devrettiğini, bedelini de ödemediğini ileri sürerek, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedeli olarak 40.000.-TL"nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında bedel isteği yönünden dava dilekçesini ıslah etmiştir.
Davalı T.., taşınmazın satışı konusunda davacının kardeşi ile anlaştıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı E..., çekişme konusu yeri davalının kardeşinden 40.000.-TL"ye satın aldığını, 20.000.-TL banka hesabına yatırdığını, kalan kısmı elden ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının kötüniyetli olduğu ve iddialarını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının dava dışı kardeşi B.."e 25.02.2009 tarihinde düzenleme şeklinde genel vekaletname verdiği, vekil B..."in de kayden davacıya ait kat mülkiyeti kurulu 6 nolu bağımsız bölümün satışı konusunda 02.03.2009 tarihinde davalı T..."ı vekil tayin ettiği, T..."ın bu vekaletnameyi kullanarak anılan taşınmazı 10.06.2009 tarihinde 20.000.-TL bedelle eşi olan diğer davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazın değerinin asgari 40.000.-TL ettiği halde vekil T..."ın değerinin altında taşınmazı danışıklı olarak kötüniyetli olan eşine devrettiği gibi satış bedelinin de kendisine ödemediğini ileri sürerek terditli olarak eldeki davayı açmış, Davalı E... ise, taşınmazı 40.000.-TL"ye satın aldığını, 20.000.-TL"yi banka kanalı ile ödediğini, kalan kısımdan 19.000.-TL"yi elden verdiğini, 1.000.-TL"yi ise banka ve vergi borcu olarak ödediğini ifade etmiş, Ziraat Bankası Tire Şubesinden gelen yazıdan 20.000.-TL"nin banka aracılığı ile ödendiği anlaşılmış, davacı da bu miktarın ödendiğini kabul etmiş, ancak kalan kısmın ödenmediğini bildirmiş, mahkemece davacının kötüniyetli olduğu ve iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır
Somut olaya gelince; davacı, vekilin kendisini zarara uğratma düşüncesiyle diğer davalı ile el ve işbirliği içerisine girerek taşınmazın satışının vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek öncelikle tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı takdirde bedel isteği ile eldeki davayı açmıştır.
İddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
O halde, öncelikle davacının vekil B..."e verdiği vekaletnamenin tam metninin yeraldığı suretinin dosya arasına alınması, tevkil yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılması, vekil edenin iradesine uygun davranılıp davranılmadığının açıklığa kavuşturularak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hasıl olacak sonuca göre, davacının terditli dava açtığı gözönünde tutularak öncelikle tapu iptal ve tescil isteği yönünden, kabul edilmemesi halinde bedel isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule göre de; bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince “ Herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir. ” Çekişme konusu taşınmazın resmi akitte 20.000.-TL bedelle devredildiği belirtilmesine rağmen, davalı taraf 40.000.-TL"ye satın aldığını ve bu bedeli ödediğini iddia ettiğine göre, ödeme hususunda ispat yükü davaLı tarafta olduğu halde yanılgılı değerlendirme ile ispat yükünün ters çevrilerek davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılmış olması da isabetsizdir.
Davacı vekilinin, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.