Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4481 Esas 2011/6992 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4481
Karar No: 2011/6992
Karar Tarihi: 09.06.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4481 Esas 2011/6992 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4481 E.  ,  2011/6992 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/11/2010
    NUMARASI : 2008/363-2010/485

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki olduğu 34911 ada 64 parsel sayılı taşınmazının bir kısmına davalının bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı, paydaşı olduğu 1905 parsel sayılı taşınmazdaki yapısı için imar affı başvurusu ile 25.10.1985 tarihinde ruhsat ve yapı kullanma izni aldığını, bilahare imar uygulaması ile 34911 ada 27 sayılı parsel maliki olduğunu, 14.2.1995 tarihinde kadastro müdürlüğü fen elemanları tarafından düzenlenen aplikasyon krokisi gereğince de bu sınırlar itibariyle diğer 3 katlı binasını yaptığını, iyiniyetli olup, taşkınlık varsa yıkımın fahiş zarar doğuracağını belirterek davanın reddini, aksi taktirde temliken tescil veya irtifak hakkı tesisini istemiştir.
    Mahkemece, davalının davacıya ait çaplı taşınmaza taşkın binaları bakımından T.M.K."nun 725.maddesinden faydalanmasına imkan bulunmadığı ve bilirkişi heyet raporunun da kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 34911 ada 64 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olup, komşu aynı ada 27 sayılı parselin ise davalı adına kayıtlı bulunduğu, evveliyatları itibariyle 1901 ve 1905 sayılı kadastral parsellerden geldikleri, başka bir ifadeyle anılan kadastral parsellerde yapılan imar uygulaması sonucu 17.02.1987 tarihinde tescil edilen 26 ve 27 sayılı imar parsellerinin oluştuğu ve 26 sayılı parselin de bilahare tevhit ile 64 sayılı parsel olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı; 64 parsel sayılı taşınmazına davalının yapılanmak suretiyle elattığını ileri sürerek eldeki davayı saçmış, davalı davanın reddini savunmuş ve yine savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuş olup, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama sonucunda; uzman bilirkişice düzenlenen rapor eki krokide “A1 ve A2” ile gösterilen 3 katlı bina ve duvarın imar uygulaması sonrasında haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşkın şekilde inşa edildikleri belirlenmek ve benimsenmek ve ayrıca TMK.nun 725. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gözetilmek suretiyle anılan yapıların taşkın kısımları bakımından elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Diğer temyiz itirazlarına gelince,
    Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
    Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
    298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
    Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
    Somut olaya gelince, keşfen düzenlenen rapor ve krokide “A3” ile gösterilen tek katlı binanın taşkınlığının imar uygulaması sonucunda oluşup oluşmadığı yönünde araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. O halde, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak tek katlı binanın taşkınlığının imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanması, imarla taşkınlık oluşmuşsa belirlenecek kaim bedelin mahkeme veznesine depo edilmesi halinde elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi ve bu durumda taşkınlığın oluşmasında davalının kusuru bulunmadığından, anılan taşkınlıkla ilgili ecrimisil isteğinin reddi ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmemesi gereğinin de gözetilmesi, yine 3 katlı bina ve duvar bakımından ayrıca belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Tarafların, temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara