Esas No: 2011/6156
Karar No: 2011/6577
Karar Tarihi: 02.06.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6156 Esas 2011/6577 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : AKSARAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/07/2010
NUMARASI : 2009/375-2010/301
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan annesi A."nin 1623 ada 12 parseldeki 14 nolu bağımsız bölümünü dava dışı kişi aracılığıyla davalı oğlu K."e satış suretiyle intikal ettirdiğini, aynı parsel 7 bağımsız bölüm nolu meskeni ile 1624 ada 5 sayılı parselini de ileride K."e devredilmek üzere davalılar R... İle Y..."a satış göstererek temlik ettiğini, yapılan işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, yine murisin 12 sayılı parseldeki 6 ve 8 nolu bağımsız bölümlerini de 3.kişilere satarak, satış bedellerinin ise davalı K... tarafından alındığını ileri sürüp, 7 ve 14 nolu bağımsız bölümler ile 5 sayılı parsel bakımından tapu iptali ile mirasçılar adına tescil, 6 ve 8 nolu bağımsız bölümlere ilişkin olarak da miras payı itibariyle alacak isteklerinde bulunmuş, bilahare ıslah suretiyle alacak talebini arttırmıştır.
Davalılar K.., R... ve Y...; iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar ise davayı kabul ettiklerini bildirip, bilahare davacının haklılığı konusunda bilgileri olmadığını ve davayı kabul etmediklerini beyan etmişlerdir.
Mahkemece, dava konusu 5 parsel ve 7 nolu bağımsız bölüm yönünden ispatlanamayan davanın reddine, 14 nolu bağımsız bölüm yönünden sübut bulan davanın kabulü ile davacının miras payı oranında iptal ve tescile, 6 ve 8 nolu bağımsız bölümler yönünden alacak talebinin kabulüne, diğer davalılar ve talepler yönünden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili ile davalı K... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile alacak isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan A...’nin çekişme konusu 1624 ada 5 parsel sayılı taşınmazını 06.08.2007 tarihinde davalı Y...’a, 1623 ada 12 parseldeki 1.kat 7 nolu meskenini 27.06.2006 tarihinde davalı R.’a, 14 bağımsız bölüm nolu meskenini ise 04.06.2003 tarihinde dava dışı C... Ç...’a satış suretiyle temlik ettiği; C... Ç...’ın da 14 nolu bağımsız bölümü 1.8.2005 tarihinde aynı şekilde miras bırakanın oğlu olan davalı K...’e devrettiği; yine murisin alacak isteğine konu 1623 ada 12 parseldeki 6 nolu meskenini 25.04.2003 tarihinde ve 8 nolu dairesini de 18.4.2003 tarihinde üçüncü kişilere sattığı anlaşılmaktadır.
Davacı, davalılar Y... ve R...’a yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı ve de ileride davalı K...’e intikalini sağlamak üzere gerçekleştirildiğini, adı geçen davalıların emanetçi konumunda bulunduklarını, 14 nolu bağımsız bölümün de aynı amaçla ve danışıklı olarak davalı K...’e intikalinin sağlandığını, 6 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin ahara satış bedellerinin de davalı K... tarafından alındığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince, miras bırakanın ölünceye kadar davalı oğlu K...’in yanında kaldığı, ekonomik durumunun iyi olduğu, 14 nolu bağımsız bölümünün akit tarihi itibariyle gerçek değeri ile satış bedeli arasında aşırı oransızlık bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. Öyle ise, bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde anılan taşınmaz bakımından davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı K..’in bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Diğer taraftan, her nekadar davacı, 6 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin satış bedellerine ilişkin olarak alacak isteğinde bulunmuş ise de; miras bırakanın satış bedellerini davalı oğlu Kemal’e verdiği yönündeki iddia, 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kapsamına girmez. Miras bırakanın anılan bağımsız bölümleri temlikleri karşılığında satış bedellerinin verildiği, başka bir ifadeyle temliklerin muvazaa ile illetli olmadığı davacının da kabulündedir. Böylesi bir durumda koşulları varsa tenkis isteminde bulunulabileceği kuşkusuzdur. Nevarki, davacı tenkis talep etmemiştir.
O halde, alacak isteminin reddine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan; davalılar R... ve Y...’un güvenilir kişi-emanetçi konumunda oldukları ileri sürülmüş olup, bu davalılar bakımından mahkemece yapılan araştırma, soruşturma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Zira, çekişmeli 7 nolu mesken ile 1624 ada 5 sayılı parselin kullanım durumları ( adı geçen davalıların malik sıfatıyla tasarruf edip etmedikleri) kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulmamış, davalı K.ile ilişkileri net olarak ortaya konulmamış, 7nolu bağımsız bölümün sicil kaydındaki ipoteğe ilişkin kayıt ve belgeler getirtilip, incelenmemiş ve irdelenmemiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, adı geçen davalıların, davalı K...’in emanetçisi olduğuna dair iddia her türlü delille kanıtlanabilir.
Hal böyle olunca; davacının alacak davasının reddine karar verilmesi, davalılar R... ve Yakup bakımından soruşturmanın noksansız tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte irdelenip, değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacının ve davalı K...’in, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.