Esas No: 2011/4038
Karar No: 2011/6558
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4038 Esas 2011/6558 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2010
NUMARASI : 2009/123-2010/260
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 396 ada 38 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının kendisinin ve davalılardan S..."nın miras bırakanı olan E... A... Adına kayıtlı iken davalı kızına bağışlamak amacıyla ve muvazaalı olarak M... isimli şahsa satış suretiyle devrettiğini, M..."nın da bu payı davalı S..."ya temlik ettiğini, Seda"nın miras bırakan E..."den gelen 1/4 pay ile kendisine ait 1/4 payı birleştirerek toplam 2/4 payı diğer davalı H..."e satış göstererek devrettiğini, H..."in iyiniyetli olmadığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini olmazsa taşınmazın değerinin payı oranında tahsilini istemiştir.
Davalı H..., iyiniyetli 3.kişi olduğunu, davalı S..., satışın gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 396 ada 38 parsel sayılı taşınmazı tamamı M... A... Adına kayıtlı iken ölümü ile mirasçıları E..., H..., S... Ve S..."ya intikal ettiği, miras bırakan E..."nin maliki olduğu 1/4 payı 13.5.2003 tarihinde aracı kıldığı M... I... isimli şahsa satış suretiyle temlik ettiği, onun da 4.5.2006 tarihli akitle miras bırakan E..."nin kızı olan davalı Seda"ya bu 1/4 payı devrettiği, davalı S..."nın kendi payı ile çekişmeli payı birleştirerek toplam 2/4 payı 16.7.2007 tarihinde dava dışı paydaşlardan H... ile birlikte davalı H... A..."a satış yoluyla temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; miras bırakan E..."nin mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı; M..."nın miras bırakana paya karşılık herhangi bir ödeme yapmadığı ve taşınmaza hiç zilyet olmadığı, miras bırakan E...ile davalı kızı S..."nın ilişkilerinin daha iyi olduğu; davalı S..."nın alım gücü bulunmadığı M... ve S..."ya yapılan temliklerde gösterilen bedel ile keşfen belirlenen gerçek değer arasında aşırı fark bulunduğu, dosya kapsamı ile sabit olup belirtilen bu olgular değerlendirildiğinde miras bırakanın davalı S..."ya yaptığı temlikteki gerçek iradesinin satış olmayıp bağış olduğu bir başka ifadeyle muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Ancak, iyiniyet savunmasında bulunan son kayıt maliki davalı H..."in bu savunmasının doğrulanması halinde T.M.K."nun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı kuşkusuzdur, oysa mahkemece, bu yönde yeterli bir araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca; davalı H... hakkında yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iyiniyet araştırması yapılması, bu konudaki soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlenderilmesi, sonucuna göre; davalı Hüseyin"in diğer davalı Seda ile el ve işbirliği içinde olduğu ve taşınmazı ediniminde iyiniyetli olmadığının anlaşılması halinde tapu iptal-tescil davasının kabulüne, aksine davalı H..."in iyiniyetli olduğu anlaşıldığı taktirde davacının isteklerinden ikinci sıradaki tazminat isteğinin değerlendirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.