Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5820 Esas 2011/6288 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5820
Karar No: 2011/6288
Karar Tarihi: 26.05.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5820 Esas 2011/6288 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5820 E.  ,  2011/6288 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/03/2011
    NUMARASI : 2007/590-2011/75

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 701 parsel sayılı taşınmazı da diğer paydaşlardan olan davalının, daraba ile çevirmek suretiyle payından fazla yer kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve darabanın yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, dava konusu yere geçici olarak bostan ekimi yapıp etrafının daraba ile çevirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, filen taksim edilen yerde davalının davacıya ait bölümü çit ile çevirmek suretiyle işgal ettiği, davalının müdahalesine yargılama sırasında son verdiği gerekçesiyle konusuz kalan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davalının yargılama sırasında müdahalesine son verdiği, konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 701 parsel sayılı taşınmazda davacının, davalının ve dava dışı kişilerin kayden paydaş oldukları anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın beş paydaşı olduğu halde fiilen dörde bölündüğü, yapılan uygulama sonucu düzenlenen fen bilirkişi krokisinde davacının kullanımına bırakıldığı söylenen ve (B) ile gösterilen bölümün kısmen davalı tarafından kullanıldığı bildirilmiş ise de, olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca bakıldığında tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluştuğundan söz etme imkanı yoktur.
    Bu durumda, uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Yapılan inceleme ile de, fen bilirkişinin krokisinde (B) ile gösterilen bölümün boş olduğu, bir başka ifade ile davacının taşınmazda kullanabileceği yerin bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de, müdahalenin yargılama sırasında son bulması halinde konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulacağı dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmiş olması da isabetsizdir.
    Davalının, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara