Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5403 Esas 2011/6267 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5403
Karar No: 2011/6267
Karar Tarihi: 26.05.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5403 Esas 2011/6267 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5403 E.  ,  2011/6267 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BEYKOZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 10/02/2011
    NUMARASI : 2010/87-2011/18

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, tarafların kayden paydaşı oldukları 522 ada 490 parsel sayılı taşınmazda bina olup, kat irtifakı tesis edilmemiş ise de, maliklerin apartmanı fiili olarak bölüştüklerini ve tarafların paylarına isabet eden daireye davalının tek başına kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı, çekişmeli taşınmazda kat mülkiyeti kurulmadığını paydaşlar arasında fiili taksim olmadığını, davalının kendisinden sonra hissedar hale geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmazda tarafların hissedar olup, fiili taksim bulunmadığı ve taraflar arasında intifadan men olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 522 ada 490 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve tarafların dava dışı 14 kişiyle birlikte paydaş bulundukları, taşınmazda kat irtifakı tesis edilmediği, ancak üzerinde zemin+5 normal kat+çekme katlı bina olup,dubleks daire olan ve 13 numarası verilen bölümün dava konusu edildiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, paydaşların binadaki bölümleri fiilen bölüştükleri ve çekişmeli kısmın taraf paylarına isabet ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa çekişmeli bölümün kim veya kimlerin paylarına isabet ettiği, oluşmamışsa davacının kullanabileceği yer bulunup bulunmadığı kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmamıştır.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, tanık dahil tüm delillerin toplanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak kimin nereyi kullandığının belirlenip krokiye yansıtılması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara