Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3529 Esas 2011/6082 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3529
Karar No: 2011/6082
Karar Tarihi: 09.5.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3529 Esas 2011/6082 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3529 E.  ,  2011/6082 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/02/2009
    NUMARASI : 2005/350-2009/34

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki olduğu üzerinde ev bulunan, tarla vasfındaki 3589 ada, 15 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda davalı-emlakçı A... M...’ye vekâlet vererek müşterek konuttan ayrıldığını ve dava dışı eşi M... K... Aleyhine boşanma davası açtığını, konutun satışına karşı çıkan eşinin etkisi altında kalan vekilin taşınmazı, fikir ve elbirliği içinde hareket ettiği eşi M...’in amcasının nikâhsız eşi M... A...’a satış yoluyla temlik ettiğini, davalının alım gücü olmadığını, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını, gerçek değerin altında bir bedelle satıldığını, bedelin kendisine ödenmediğini, eşine ödeme yapıldığının bildirildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı A... M... ; taşınmazın vekalete dayalı olarak satıldığını, davacının müşteri olarak kendisine yönlendirdiği diğer davalıya taşınmazın temlik edildiğini, davacının talimatı üzerine işlem yapıldığını, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, yapılan hizmet karşılığı 500.00.-TL komisyon alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Diğer davalı M... A... İse; çekişmeli taşınmazı 65.000,00.-TL. bedelle satın aldığını, satış bedelini resmi akdin yapılmasından bir gün önce emlakçıda elden ödediğini ve 65.800,00.-TL’lik senedin davacından alındığını, resmi satıştan sonra senedin iadesinin kararlaştırıldığını, senedin halen kendisinde olduğunu bildirmiştir.
    Mahkemece; kanıtlanamayan iptal ve tescil davasının reddine, vekil A... M... aleyhine açılan tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı A... M... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Davacı, çekişmeli 3589 ada, 15 parsel sayılı, zeytinlik vasfındaki taşınmazda 500/7008 payı ve bu paya tekabül eden gecekondu niteliğindeki yapının satışı konusunda davalılardan emlakçı A... M... "ye vekaletname verdiğini, ancak aralarında boşanma davası bulunan dava dışı M... ile el ve işbirliği içerisinde hareket ederek M..."in akrabası olan diğer davalı M..."ye devrini sağladığını, gerçek değerinin altında bir bedelle satıldığı gibi satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek, tapunun iptali ile yeniden adına tescilini olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunmuştur.
    İddianın yukarıda açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandığı açıktır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulünde olup bu doğrultuda yargılama yapılarak terditli isteklerden tazminata hükmedilmiş ve hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda; taşınmaz temlik tarihi itibariyle gerçek değeri 65.000.00.-TL iken akit tablosundan anlaşıldığı üzere 23.000.00.-TL"ye satılmıştır. Davalı M..., 3.kişi olduğunu savunmuş ise de davacının aralarında boşanma davası görülen eşinin akrabasının nikahsız eşi olduğu dosyadaki delillerden anlaşılmaktadır. Bu durumda, olayı bilen ya da bilmesi gereken konumda olmakla T.M.K."nun 2.maddesi anlamında iyiniyetli sayılamayacağı ve 1023.madde koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır. Her nekadar davacı, vekiline taşınmaz satışı konusunda yetki vermiş ise de yukarıda vurgulandığı gibi bu yetkinin verilmiş olması vekilin, müvekkili zararlandırmasının gerekçesi olamaz. Esasen davacını tek mal varlığını değerinin çok altında bir bedele satılmasını gerektirecek makul bir neden de gösterilmemiştir. Öte yandan, olağan koşullarda taşınmazın bedelinin ödenmemesi durumun da alacaklı olması gereken davacının, davalıya senet vermesi de hayatın olağan akışına uygun değildir.
    Hal böyle olunca; belirlenen tüm bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde mahkemece öncelikli istek olan iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bunun yerine terditli isteğe konu tazminatın karar altına alınması doğru değildir.
    Davalı A... M... in temyiz itirazlarının reddine, davacının ise temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara