Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4927 Esas 2011/6081 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4927
Karar No: 2011/6081

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4927 Esas 2011/6081 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, babası A.G.'nin kayden malik olduğu taşınmazın çıplak mülkiyetini mirastan mal kaçırmak amacıyla kız çocuklarına tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini iddia ederek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar ise temlikin gerçek ve meşru olduğunu savunmuşlardır. Mahkeme, mirasçılar arasında denkleştirici tasarruflarda bulunulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, temlik işlemlerinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Kararın bozulmasına ve yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmiştir. Kanun maddeleri olarak Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi, 706. maddesi ve Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi ile Tapu Kanunu'nun 26. maddesi değerlendirilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/4927 E.  ,  2011/6081 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GEMLİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 04/11/2010
    NUMARASI : 2009/26-2010/761

    Taraflar arasında görülen davada;  
    Davacı, ortak miras bırakan babaları A... G...’in kayden malik olduğu 2321 parsel sayılı taşınmazın çıplak mülkiyetini mirastan mal kaçırmak amacıyla kız çocuklarına tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, anne ve babasının sağlıklarında mal paylaşımı yaptıklarını, anneleri adına kayıtlı ve daha değerli olan 433 ada, 4 parselde yer alan 19 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin 1/2 payla davacı ve eşine temlik edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Davanın kabulüne ilişkin önceden verilen karar, Dairece; Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca iştirakin sağlanması gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece; mirasçılar arasında denkleştirici tasarruflarda bulunulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.     
    Bilindiği üzere: uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.                                              
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
    Somut olayda ise; çekişme konusu 2321 parsel sayılı taşınmazın çıplak mülkiyetinin, miras bırakan A... G... Tarafından 17.09.2001 tarihli satış akdiyle davalı kızları G... ve G...’e,  anneleri tarafından da  433 ada, 4 parselde yer alan 19 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin davacı G... ve eşine temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; denkleştirmeden söz edebilmek için aynı muris tarafından tüm mirasçılara ayrı ayrı temlikler yapılması ya da hak ve mal kazandırılmış olması gerekir. Oysa aynı muris tarafından davacıya yapılmış bir temlik bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle eldeki davada denkleştirmeden söz etmek mümkün değildir. Bunun yanında, denkleştirme savunmasının içerisinde çekişmeli yerin bedelsiz devredildiği yolundaki irade gözönüne alındığında, davalılara yapılan temlikin terekeden mal kaçırma amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Esasen temliklerin bedelsiz olduğu mahkemenin de kabulündedir.
     Hal böyle olunca; temlik işlemlerinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  23.05.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara