Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5291 Esas 2011/5910 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5291
Karar No: 2011/5910

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5291 Esas 2011/5910 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5291 E.  ,  2011/5910 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SOLHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/09/2010
    NUMARASI : 2009/150-2010/166

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalı adına tespit ve tescil edilen 351 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Hazineye ait olduğunu ileri sürerek, kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tespit ve tescil isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, çekişme konusu taşınmazın dede ve babasından kaldığını, 50-60 yıldır  kullandıklarını, ot biçtiklerini, eski tapu kayıtlarının da bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava konusu taşınmazın tarım arazisi olmadığı, doğal çayır ve taşlarla kaplı olduğu, davalının taşınmazı ekonomik amaca uygun kullanmadığı ve zilyetliğin malik sıfatıyla  geçirilmesi koşulunun sağlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 351 ada 6 parsel sayılı taşınmazın, kadastro çalışmaları sırasında, senetsizden 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesine dayalı olarak davalı adına 7.7.2006 tarihinde yapılan tespitinin 28.09.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Davacı Hazine, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmış; davalı ise, çekişmeli yerin kadastro tespiti öncesinde de tapulu olduğunu belirtmek suretiyle davanın reddini savunmuştur.
    Bilindiği üzere; harita ve krokisi  bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
    Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma, soruşturma ve uygulama ile temin edilen bilirkişi raporlarının hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Davalının tutunduğu 5.7.1973 tarih ve 14 sıra nolu ve 2.6.1978 tarih 3 sıra nolu tapu kayıtları tedavülleri ve dayanak belgeleriyle getirtilmemiş, edinim sebepleri saptanmamış, hükmen tescil söz konusu ise tescil ilamı ve krokisi getirtilerek uygulanmamış, komşu taşınmazlarla ilgili ve temyiz dilekçesinde belirtilen dava dosyaları temin edilerek incelenmemiş ve tapu kayıtlarına kapsam tayin edilip edilmediği araştırılıp, değerlendirilmemiştir. Öte yandan, taşınmazın niteliği de kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmemiştir.
    Ayrıca, temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde;”... Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu” hükmü öngörülmüş olup; anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağının da değerlendirilmesi gerekir.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve soruşturmanın noksansız tamamlanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, uygulamayı yansıtan ve infaza elverişli rapor ve krokilerin temin edilmesi, çekişmeli taşınmazın niteliğinin, özel mülk konusu olup olmadığının gerekirse üçlü zirai bilirkişi heyeti tarafından civar parsellerin nitelikleri de dikkate alınarak şüpheye mahal bırakmaksızın saptanması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilmek ve 6099 Sayılı Yasa hükümleri de nazara alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   12.5.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara