Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına tespit ve tescil edilen 351 ada 23 parsel sayılı taşınmazın Hazineye ait olduğunu ileri sürerek, kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tespit ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın tarım arazisi olmadığı, doğal çayır ve taşlarla kaplı olduğu, davalıların taşınmazı ekonomik amaca uygun kullanmadıkları, zilliyetliğin malik sıfatıyla geçirilmesi koşulunun sağlanmadığı, vergi kaydının zilyetliğe dayalı kazanma koşulu için tek başına yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 351 ada 23 parsel sayılı taşınmazın, kadastro çalışmaları sırasında, senetsizden 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesine dayalı olarak davalılar adına 7.7.2006 tarihinde yapılan tespitinin 28.09.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmış; davalılar ise, çekişmeli yerin kadastro tespiti öncesinde de tapulu olduğunu ve vergi kayıtlarının da bulunduğunu belirtmek suretiyle davanın reddini savunmuşlarsa da, bilahare davalılar vekili imzalı beyanıyla tapu kaydına tutunmadıklarını bildirmiştir.
O halde, davalılar yararına zilyetlikle edinim koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerektiği açıktır.
Ne varki; mahkemece yapılan araştırma, soruşturma ve uygulama ile temin edilen bilirkişi raporlarının hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Davalıların dayandığı vergi kaydı getirtilmemiş ve bu kayıt ile dosyaya gelen vergi kayıtları sahipleri ile davalıların irs bağlantısını gösterir nüfus kayıtları veya mirasçılık belgeleri temin edilmemiş, bu kayıtlar yerinde uygulanmamış, komşu taşınmazlarla ilgili dava dosyaları temin edilerek incelenmemiş; çekişmeli taşınmazın niteliği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmemiştir.
Ayrıca, temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde;”... Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu” hükmü öngörülmüş olup; anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağının da değerlendirilmesi gerekir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen hususlar gözetilmek suretiyle zilyetlik yönünden araştırma ve soruşturmanın noksansız tamamlanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, uygulamayı yansıtan ve infaza elverişli rapor ve krokilerin temin edilmesi, çekişmeli taşınmazın niteliğinin, özel mülk konusu olup olmadığının gerekirse üçlü zirai bilirkişi heyeti tarafından civar parsellerin nitelikleri de dikkate alınarak şüpheye mahal bırakmaksızın saptanması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilmek ve 6099 Sayılı Yasa hükümleri de nazara alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.