Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakanın 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazını, kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı eşine temlik ettiğini ileri sürüp, miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, çekişmeli taşınmazı 3.kişiden 12.3.1965 tarihinde kendisinin kayden satın aldığını, taşınmaza ev ve dükkanlar yaptırdığını, daha sonra kadastro ile adına tespit ve tescil edilmiş olup, miras bırakanın taşınmazla ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "miras bırakanın, davalıya dava konusu taşınmaza ilişkin herhangi bir temlikinin bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden; miras bırakanın 24.06.1950 tarih ve 47 sıra nolu tapu kaydı ile maliki olduğu taşınmazı dava dışı M... Ç...’a 29.08.1951 tarihinde ve satış suretiyle temlik ettiği ve böylece 68 sıra nolu kayıt olarak adı geçen adına tescilden sonra 12.03.1965 tarihinde miras bırakanın ikinci eşi olan davalıya aynı yolla devredildiği, oluşan 11 sıra nolu tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında çekişmeli 1 ada 112 parsele revizyon gördüğü ve kadastro tespitinin 29.3.1988 tarihinde kesinleştiği, miras bırakanın ise 22.02.2010 tarihinde öldüğü, temyiz dilekçesinde M... Ç...’ın davalının kardeşi olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmış; davalı, çekişmeli taşınmazın murisle ilgisi olmadığını savunmuş; mahkemece de miras bırakanın dava konusu taşınmaza ilişkin davalıya temlikinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, miras bırakanın çekişmeli taşınmazını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve davalıya intikal ettirmek üzere aracı kullanmak suretiyle muvazaalı olarak temliki halinde, 1.4.1974 tarih ½ Sayılı İnançları Birleştirme Kararının olayda uygulama yeri bulacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olayda; öncelikle tarafların miras bırakanının dava dışı M... Ç...’a yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması gerektiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle iddia ve savunma doğrultusunda araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.