Esas No: 2011/5331
Karar No: 2011/5796
Karar Tarihi: 12.5.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5331 Esas 2011/5796 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GÜMÜŞHANE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2010
NUMARASI : 2010/129-2010/365
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 244 ada 62 ve 63 parsel sayılı taşınmazlara davalıya ait komşu 61 sayılı parselde yapılan binanın taşkın olduğunu, ayrıca binanın imar planına ve komşuluk hukuka aykırı yapıldığını tecavüz nedeniyle taşınmazında değer kaybı oluştuğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, taşkın yapının yıkımına ve 12.000,00.-TL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu binayı 20 yıl önce yaptığını, davacı taşınmazına müdahalenin söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu binanın imar planından çok önce yapıldığı, davacı yerine müdahalenin söz konusu olmadığı, sonradan yapılan imar planında belirtilen çekme mesafesinin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı arafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza hem doğrudan tecavüz, hem de dolaylı, bir başka ifadeyle imara ve komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın imar planından çok önce yapıldığı, davacı yerine müdahale olmayıp, sonradan yapılan imar planında yer alan çekme mesafesinin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Çekişme konusu 62 ve 63 parsel sayılı taşınmazların davacıya, komşu 61 parselin ise davalıya ait olduğu kayden sabittir.
Öte yandan, çekme mesafesine uyulmaması, imara aykırı yapılanma iddiasının idareyi ve idari yargıyı ilgilendirdiği kuşkusuzdur.
Ne varki, mahkemece, doğrudan tecavüz iddiası nedeniyle hükme yeterli bir araştırma yapılmadığı gibi, komşuluk hukuku yönünden de hiçbir araştırma yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Hal böyle olunca; öncelikle uzman bilirkişiler aracılığıyla davacı taşınmazına fiili elatmanın olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra komşuluk hukuku bakımından bir taşkınlık olup olmadığı konusunda yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bir araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.