Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3785 Esas 2011/5698 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3785
Karar No: 2011/5698
Karar Tarihi: 11.5.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3785 Esas 2011/5698 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3785 E.  ,  2011/5698 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TUZLA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 09/12/2010
    NUMARASI : 2008/428-2010/828

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 730 parsel sayılı taşınmazı davalının haksız olarak kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
    Karar, davalı ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 730 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, anılan taşınmazda, tarafların dava dışı çok sayıda kişi ile birlikte paydaş bulundukları, yargılama sırasında taşınmazın bulunduğu alanda yapılan imar uygulaması sonucunda çekişmeli bölümün yol ve park alanında kaldığı anlaşılmaktadır.
    Her nekadar, davanın açılması sırasında davacı tarafından el atmanın önlenmesi isteği yönünden değer gösterilmemiş ve harç alınmamış ise de, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğu, davacının çekişme konusu 730 sayılı parseldeki 336/38070 payına isabet ettiğini iddia ettiği çekişmeli bölümün yol ve park alanında kaldığı; bu durumda, imar uygulaması ile kayıt maliklerinin (paydaşların) çekişmeli yer yönünden mülkiyet hakları ortadan kalkmış olmakla, davacının çekişmeli bu yer bakımından aktif dava ehliyetinin kalmadığı belirlendiğinden sonuca etkili görülmemiştir.
    Ancak, dava tarihi itibariyle davacının davasında haklı olması, diğer bir deyişle tüm paydaşları bağlayan bir fiili kullanım biçimi yada özel parselasyon nedeniyle çekişmeli bölümün davacının payına özgülendiğinin anlaşılması halinde, bu yönde yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi gerekeceği ve ayrıca davacının ecrimisile hak kazanabileceği kuşkusuzdur.
    Ne varki, bu hususta Mahkemece yapılan araştırma ve uygulamanın yeterli olduğunu söylenemez.
    Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılması, yargılama sırasında yapılan imar uygulaması nedeniyle davacının çekişmeli yer açısından aktif dava ehliyetinin kalmadığı gözetilerek, yargılama gideri ve ecrimisil konusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Tarafların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara