Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4851 Esas 2011/5390 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4851
Karar No: 2011/5390

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4851 Esas 2011/5390 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4851 E.  ,  2011/5390 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/09/2010
    NUMARASI : 2010/681-2010/685

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, dava dışı Ş... K.."ün miras bırakanları H... K..."ü kendi miras bırakanı gibi göstererek 9 ve 8457 sayılı imar parsellerini adına intikal ettirdikten sonra davalılara satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların iptaliyle H... K..."ün mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, taşınmazları iyi niyetle edindiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
     Davanın reddini ilişkin olarak verilen karar, dairece; davanın niteliği itibariyle tereke adına açıldığı açıktır. Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, davacılardan başka F... isimli dava dışı bir mirasçı daha bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan mirasçının olurunun alınması ya da miras şirketine M.K. nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, mahkemece re"sen dikkate alınması gereken davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava dışı Ş... K...’ün Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.08.2004 tarih, 2004/704 esas, 2004/715 karar sayılı ilamı ile nüfus kaydındaki ‘Penpe’ olan anne adını ‘H...’ olarak tashihine karar verildiği, çekişme konusu 8457 parsel sayılı taşınmaz ile 434 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 821/2400 pay H... K... Adına kayıtlı iken Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.10.2004 tarih, 2004/2224 esas, 2004/1791 karar sayılı veraset belgesine istinaden 19.11.2004 tarihli akitle intikalen Ş... K... Adına tescil olunduğu, ondan 01.12.2004 tarihli akitle 434 ada 9 parselin 821/2400 payının H... G...’ye, onun da 16.12.2004 tarihli akitle aynı payı satış suretiyle davalı D... Ç...’e temlik ettiği; 8457 parselin ise Ş... K...’ten 24.05.2005 tarihli akitle davalı N...’e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, kendi miras bırakanları H... K...’e ait olan taşınmazların Ş... K...’ün miras bırakanı olan H... K...’e aitmiş gibi adı geçene intikalinin sağlanarak, daha sonra satış suretiyle davalılara temlik edildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece, son kayıt maliklerinin iyi niyetli oldukları ve Türk Medeni Yasasının 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlandıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya kapsamı ile, iki tane M... kızı H... K... mevcut olup, bunlardan birinin davacılar murisi, diğerinin de Ş... K... miras bırakanı bulunduğu tartışmasızdır.
    Ne var ki, mahkemece, çekişmeli yerlerin hangi tarafın miras bırakanı H... K...’e ait olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmış değildir.
    Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu taşınmazların mahallinde yapılacak uygulama sonucu davacılar murisine ait olduğunun belirlenmesi halinde Ş... K... adına yapılan tescilin yolsuz olacağı kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989 tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
     Öte yandan  bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin  1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti  büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya  kalan önceki malik bulunmaktadır.
    Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve   yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
     Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil  itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın  genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetildiğinde, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.
    O halde, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahallinde keşif yapılarak taşınmazın hangi tarafın murisine ait olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davacıların gösterdikleri tanıkların dinlenmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle,  HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  05.05.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara