Esas No: 2011/4672
Karar No: 2011/5361
Karar Tarihi: 05.05.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4672 Esas 2011/5361 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2010
NUMARASI : 2009/606-2010/681
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 7 parsel sayılı taşınmaza komşu 6 parsel sayılı taşınmazı kullanan davalı tarafından müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, keşfen davacıya ait taşınmazın 4002.47 m2"lik bölümüne davalı tarafından elatıldığının belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK"nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Nevar ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK."nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek kısa kararda "…davanın kabulüne" denildiği halde gerekçeli kararda davadaki isteklerden olan ecrimisili kapsamayacak biçimde sadece "...elatmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulüne" denilmek suretiyle, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, bozma nedenine göre sair hususlar incelenmeksizin hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.