Esas No: 2011/4068
Karar No: 2011/5201
Karar Tarihi: 02.05.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4068 Esas 2011/5201 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2010
NUMARASI : 2007/437-2010/559
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, annesi G... T..."ın 03.03.1993 tarihinde vefat ettiğini, ölümünden önce hastalığı nedeniyle iradesi sakatlanan ve kanser hastalığı ile mücadele eden annesi Gülsevil"den , anneannesi İsmet"in vetaletname alarak dava konusu 6743 ada 22 parselde kayıtlı 7 nolu bağımsız bölüm ile 2153 ada 1 parselde kayıtlı 5 numaralı bağımsız bölümü çocukları davalılar G... ve G..."ye devrettiğini, murisin amacının mirastan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 22 parseldeki 7 numaralı bağımsız bölümün 10/188 pay 1995 yılında ölen miras bırakan İsmet, 2/188’er payları davacının annesi G..., davalılar G... ve G...’e ait iken vekil aracılığıyla miras bırakan İsmet, davacının annesi G... ve davalı G...paylarının satış suretiyle diğer paydaş G...’e temlik edildiği, çekişme konusu edilen 5 numaralı bağımsız bölümün ise öncesinde Kuşadası Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı olduğu, anılan kooperatif üyeliğinin miras bırakan İsmet tarafından davalı G...’ye devredildiği, ferdi mülkiyete geçildiği sırada bağımsız bölümün davalı G... adına tescil edildiği, G...’in kızı olan davacı G...’in, yapılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece de iddianın sübut bulduğu gerekçesiyle davanın kabulü yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki miras bırakan İsmet’in, kooperatif üyeliğini davalı G...’ye devretmiş olması ve sonradan ferdi mülkiyete geçilerek 5 numaralı bağımsız bölümün G... adına sicil kaydının oluşturulması olgusunda 01.04.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması yerinin bulunmadığı tartışmasızdır. Gerçekten de miras bırakanın G...’ye yapmış olduğu temlikin karşılıksız, bedel olmaksızın yapıldığının anlaşılması halinde anılan işlemin gizli bağış niteliğinde olacağı ve koşullarının bulunması halinde TMK 560 ila 571 maddeleri arasında öngörülen tenkis hükümlerine tabi olacağı açıktır.
Ancak, eldeki davada bir tenkis isteği bulunmadığına göre elden bağış (gizli bağış) niteliğindeki bu tasarruf bakımından, yukarıda değinilen içtihadı bileştirme kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek, iptal ve tescil isteği yönünden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Çekişmeli 7 numaralı bağımsız bölüm yönünden temyiz isteğine gelince;
Davalılar savunması, bu savunmayı doğrulayan tanık anlatımları, miras bırakan İsmet’in davacıya hitaben yazmış olduğu mektup içeriği, davacının annesinin günlük içeriği uyarınca; davacının annesinin eşi ile sorunlar yaşadığı, bilahare eşinden boşandığı, öğretmen olarak görev yaparken dil kanseri olması nedeniyle tedavi gördüğü, tedavi süreci içerisinde öğretmenlik görevinden ayrıldığı ve ölünceye kadar ki yaklaşık bir yıl kadar çalışmadığı, kendisine ekonomik olarak miras bırakan İsmet’in yardımda bulunduğu, davacının annesinin, miras bırakan İsmet’ten kendisine verilecek taşınmazın boşandığı eşinin tasarrufuna geçeceği kaygısını taşıdığı o ve ekonomik olarak rahat bir yaşantı sürebilmek amacıyla kendisine taşınmaz verilmesi yerine payının para olarak verilmesini istediği ve bu isteğini miras bırakan annesi İsmet’e aktardığı, bu durumun miras bırakan İsmet tarafından da davacıya yazılan mektupta belirtildiği, İsmet’in mektubunda ayrıca davacının annesinin taşınmaz yerine pay olarak istemiş olduğu paradan kalan miktarı banka hesabına kendisine verilmek üzere yatırdığını ve ayrıca annesinden kalma ziynet eşyalarının banka kasasında bulunduğunu ifade ettiği, davalıların da bankada davacıya verilmek üzere yatırılan ve 35.100 TL’ye ulaşan miktarı davacıya vermeye hazır olduklarını bildirdikleri görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öyleyse, yukarıda değinilen somut olgu ve bulgular, ilke kararları çerçevesinde değerlendirildiğinde yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı kabul edilmelidir. Diğer bir söyleyişle miras bırakanın sahip olduğu mal varlığını, sağlığında mirasçıları arasında paylaştırmak iradesini taşıdığı sabittir.
Hal böyle olunca; 7 numaralı bağımsız bölüm temlikinin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı, 5 numaralı bağımsız bölüm yönünden de 01.04.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması yerinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.