Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 182 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında senetsizden davalı adına tespit edildiğini, bu yerin kültür toprağı olarak hazine adına tescili gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek hakem sıfatıyla yargılama yapılarak tespitin iptali ile taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın tespitinin doğru yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hakem sıfatıyla yapılan yargılama ile, çekişme konusu taşınmazın Çatalca halkının hayvanlarını dinlendirdiği eyrek yeri olduğu, hazinenin iddiasını ispat edemediği, hazine yeri olsa bile taşınmazın Çatalca belediyesi hudutlarında olması nedeniyle Gecekondu Yasası gereğince belediyeye devri gereken yerlerden bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi
raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiasıyla hazinenin açtığı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, hakem sıfatıyla yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 29.6.1938 tarihli 3533 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince U. Mülhak ve Hususi Bütçelerle, İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu (hakem marifetiyle) ile çözümlenmesi gerekeceği muhakkaktır. Davadaki tarafların ise, anılan Yasanın 1. maddesinde belirtilen kuruluşlardan olduğu ve dava sebebinin taşınmazın aynına yönelik bulunduğu da sabittir. Ne var ki, 3.7.2003 tarihinde kabul edilip, 19.7.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 Sayılı Yasanın 24. maddesi ile 3533 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmü değiştirilmiş, taşınmazın aynı ile ilgili ihtilaflar bu maddenin kapsamı dışına çıkarılarak çekişmelerin genel mahkemelerde çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Görev kuralı; kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden (res’en) gözetilmesi gerekli bir usul kuralıdır.
Öte yandan, yasal düzenlemelerle sonradan yürürlüğe konulan usul hükümlerinin; özellikle mahkemelerin görevini belirleyen kuralların - ayrık durumlar hariç - kesinleşmemiş, eldeki davalarda da uygulanacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki çekişmenin Genel Mahkemede görülüp karara bağlanması ve bu nedenle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.