Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2387 Esas 2011/4974 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2387
Karar No: 2011/4974
Karar Tarihi: 28.04.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2387 Esas 2011/4974 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2387 E.  ,  2011/4974 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 27/05/2010
    NUMARASI : 2009/381-2010/165

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanlarından intikal eden 2 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, sözleşme uyarınca miras payına karşılık 3+1 daire verilmesi gerekirken hileli yollarla,1+1 daire verildiğini, davalı mirasçıların paylarından fazla yer aldıklarını ileri sürerek sözleşme uyarınca mirasçılara isabet eden dairelerin tapuların iptali ile tüm mirasçılar adına miras payları oranında tescili isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalı M. ve N., davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalı Aysel, yanıt vermemiştir.
    Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakim. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, tapu iptali ve tecsil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların 05.02.2001 tarihinde ölen miras bırakanları S.Ö.a ait 2418 ada 2 parsel sayılı taşınmazda dava dışı yüklenici ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediği buna göre 1 ofis ve 8 bağımsız bölümden oluşacak şekilde inşaat yapılacağı ve davacı ile velayeti altındaki küçük Samet"e plan ve projesinde gösterildiği şekilde binanın 1. Bodrum Kat 3 nolu bağımsız bölümünün özgülendiği ancak belediyeden yapı ruhsatı alınırken ofisten vazgeçildiği 8 bağımsız bölümden oluşacak şekilde yeniden bir plan yapıldığı ve kat irtifakına geçilirken yapılan binada 1. Bodrum kat 2 nolu dairenin davacılara özgülendiği, tüm maliklerin bu yönde düzenlenen belgeleri imzaladıkları, bu şekilde 63/ 320 arsa paylı 1. Bodrum kat 2 nolu bağımsız bölümün davacılar adına paylı olarak sicile tescil edildiği anlaşılmaktadır
    Davacı H.kendine asaleten S.e velayeten tapuda kat irtifakı tesisi sırasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinde kararlaştırıldığı üzere 1. bodrum kat 3 nolu bağımsız bölümün kendisine verileceği yerde hata ve hileye düşürülmek suretiyle 2 nolu bağımsız bölümün verildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamıyacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekirki, Borçlar Kanununda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 24. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmiyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi,girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (Subjektif unsur), hemde iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının isbatlanması zorunludur.
    Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf,isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri istiyebilir. Yeterki hatanın ileri sürülmesi B.K.nun 25.ve M.K.nun 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne varki, B.K.nun 26. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müsbet zararının ödenmesi gerekir.
    Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille isbat edilebilir.
    Diğer taraftan, hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
    Somut olaya gelince, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasası hükümleri uyarınca kat irtifakı kat mülkiyetine geçilmeden önce bağımsız bölümler bakımından meydana getirilen müstakil mülkiyet durumudur. Kat irtifakı kurulurken her bir bağımsız bölüme arsa payı ayrılması da yine bir zorunluluktur. Bağımsız bölümlere bağlanan arsa payının taşınmazın yüzölçümü ile ilgili olmayıp değerine göre belirlenmesi gerektiği de tartışmasızdır.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, mahkemece yapılan keşif neticesinde davalılara özgülenen bağımsız bölümün kaşfen saptanan değerlerinin arsa payı daha çok olan davacılara ait bağımsız bölümün değerinden çok fazla olduğu ve aralarında aşırı değer farkı bulunduğu görülmektedir.Davacılara aidiyeti kabul edilen bağımsız bölüme ayrılan arsa payı daha fazla iken değerinin diğerlerine nazaran çok düşük olması gerçekten de davacıların hataya düşürüldüğü yönündeki iddialarını doğrular niteliktedir.Nitekim yukarıda değinildiği üzere mevcut sicil kaydının oluşturulması da 634 sayılı kat mülkiyeti yasasına uygun düşmemektedir. Diğer taraftan davacının ve velayeti altındaki küçüğün muristen intikal eden miras payları toplam olarak 7/12 olduğu halde keşfen belirlenen davalılara isabet eden taşınmazların değeri gözetildiğinde de miras paylarına uygun daire düşmediği, bunun da davacının kat irtifakına geçirilirken hataya düşürüldüğünün ayrı bir delilini teşkil ettiği açıktır.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara