Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3168 Esas 2011/4955 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3168
Karar No: 2011/4955
Karar Tarihi: 28.04.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3168 Esas 2011/4955 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3168 E.  ,  2011/4955 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ELAZIĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/10/2010
    NUMARASI : 2009/126-2010/357

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakanı M.’nin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak dava konusu 60 ada 131 parsel sayılı taşınmazını davalıya ölünceye kadar bakma aktiyle temlik ettiğini, 80 yaşında olan murisin akit tarihinde hukuki ehliyete de haiz bulunmadığını ileri sürerek tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis istemiştir.
    Davalı, miras bırakanla 43 yıl birlikte yaşadığını, ona baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava ehliyetsizlik, muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal tescil olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacının miras bırakanı M.e’nin kayden maliki bulunduğu 60 ada 131 parselde yer alan 1. kat 5 nolu bağımsız bölümünü 20.05.2008 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiği, miras bırakanın 09.02.2009 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı miras bırakan tarafından ölünceye kadar bakma akti ile davalıya yapılan temlikin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu ve ayrıca mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere;davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle 2659 Sayılı Yasanın 7 ve 16. maddesi hükmü gereğince özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Somut olayda,mahkemece miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yolunda hükme yeterli bir inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılması, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması,varsa murise ait sağlık kurulu raporları hasta müşahade kağıtları reçeteler vs. Istenmesi tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yolunda rapor alınması, ehliyetsiz olduğunun saptanması durumunda dava dışı mirasçısı Nazmiye’nin davada yer almasının sağlanması, miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise diğer hukuki nedenler üzerinde durulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara