Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4545 Esas 2011/4925 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4545
Karar No: 2011/4925
Karar Tarihi: 27.04.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4545 Esas 2011/4925 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4545 E.  ,  2011/4925 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/12/2010
    NUMARASI : 2009/591-2010/711

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakan annesi E.D.in 134 ada 3 parsel sayılı taşınmazını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı kızına temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın sübut bulduğu gerekçesiyle tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;davacının, ortak miras bırakan E. D.in, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla çekişme konusu 134 ada 3 parsel sayılı taşınmazını davalı kızına tamlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı; davalının ise, miras bırakanın, temliki işlemi mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla yapmadığını, malvarlığını mirasçıları arasında paylaştırmak istediğini, bu nedenle de, dava konusu olmayan 25 parsel sayılı taşınmazdaki miras payını davacıya satış yoluyla temlik ettiğini belirterek davanın reddini savunduğu görülmektedir.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına
    bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Somut olaya gelince; miras bırakan 1926 doğumlu E.D.n 21.6.2009 tarihinde; eşi İbrahim Demir"in ise kendisinden önce 1987 yılında öldüğü; mirasçıları olarak davacı kızı Ş.ile davalı kızı N."ın kaldığı, miras bırakan E."nin, çekişmeli 134 ada 3 parsel sayılı 1680 m2"lik zeytinlik vasfındaki taşınmazını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, daha önce ise, davaya konu olmayan 188 ada 25 parsel sayılı 5114 m2"lik zeytinlik vasfındaki taşınmazda eşi İ. D."den intikal eden miras payını (1/4), davacı kızına satış suretiyle 21.1.1994 tarihinde devrettiği, aynı akitle davalı N."ın da miras payını satış suretiyle davacıya temlik ettiği kayden sabittir.
    Öte yandan, miras bırakan E."nin son zamanlarında davacı kızının yanında kaldığı, kendisine davacı kızının baktığı, aralarında bir husumet bulunmadığı, mal kaçırmasını gerektirir bir durumun olmadığı gözetildiğinde, miras bırakanın, birlikte yaşadığı kızından mal kaçırmasının hayatın olağan akışına ters düşeceği kuşkusuzdur.
    Bu durumda, tüm bu olgular, yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakının eşi İ.den intikal eden 25 parsel sayılı taşınmazdaki miras payını davacı kızına, çekişme konusu taşınmazıda davalı kızına temlik etmek suretiyle, sağlığında malvarlığını mirasçıları arasında paylaştırdığı sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yaptığı, mirasçıdan mal kaçırmayı amaçlamadığı olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara