Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı adına tapuda kayıtlı 2152 parsel sayılı taşınmazın kayıt miktar fazlasının bataklık olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, miktar fazlasının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “.... somut olayda uzman bilirkişiler aracılığıyla yapılan keşif sonucu çekişmeli taşınmazın dayanağı 04.01.1956 tarih, 67 sıra nolu tapu kaydının 8870 m²’lik bölümünün tapu miktar fazlası olduğu, tapulamanın yapıldığı tarihte bataklık – sazlık olduğundan imar-ihyasının tamamlanmadığı, amaca uygun tarım yapılamayan, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerden olduğu ve dava tarihinde davacı hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre davalının yargılama giderlerinden, bu giderlerden sayılan avukatlık ücreti ve harçtan sorumlu tutulması gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kayıt miktar fazlası yönünden sicil kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkin olup hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ne varki, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasa ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36.maddesine eklenen 36/A maddesinde aynen;"kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali ile Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerce açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz" hükmü derpiş edilmiştir. Buna göre, hangi halde, davalı tarafın avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmuş, ancak somut olayda olduğu gibi davanın yasa gereğince reddedilmesi halinde davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücreti verilip verilmeyeceği yönünden bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
O halde, 6099 Sayılı Yasa ile birlikte genel ilkeler birlikte değerlendirilip gerekçelendirilmek suretiyle davalı yararına yargılama gideri ve avukatlık ücreti verilip verilmeyeceğinin tartışılması yönünden hüküm bozulmalıdır.
Davacının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.