Esas No: 2011/3155
Karar No: 2011/4610
Karar Tarihi: 21.04.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3155 Esas 2011/4610 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2009
NUMARASI : 2009/804-2009/1571
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki bulundukları 175 ada 1 parsel sayılı taşınmaza komşu 2 parsel maliki davalı tarafından taşkın bina yapılmak suretiyle haksız olarak müdahale edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalı, davaya karşı beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, davalının kayden davacılara ait taşınmaza taşkın bina inşa etmek suretiyle haksız olarak müdahale ettiği gerekçesiyle elatmasının önlenmesi ile binanın yıkımına karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava çaplı taşınmaza taşkın bina yapmak suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu 175 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kayden davacılara ait olduğu, davalıya ait 175 ada 2 parselde bulunan 3 katlı binanın davacı taşınmazına bilirkişi rapor ve krokisine göre 57.75 m2 tecavüzlü olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
.Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Bilirkişiler dava konusu alanda imar uygulaması yapılırken taşkınlığın mevcut olduğunu belirtmişlerdir.
Bu durumda mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkelere göre inceleme ve araştırma yapılması, tecavüzlü durumun imar uygulamasıyla oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.