Esas No: 2011/3694
Karar No: 2011/4409
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3694 Esas 2011/4409 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2010
NUMARASI : 2010/63-2010/425
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına kayıtlı olan 44 ada 14 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında “2051 m2"lik fazlalık 28.09.1956 tarih ve 1085 nolu yazı ile defterdarlık makamına bildirilmiştir” şerhi bulunduğunu, davalıların anılan şerhin terkini için açtıkları davayı takipsiz bıraktıklarını ileri sürerek, 2051 m2"lik fazlalığın paya dönüştürülmek suretiyle hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazın iskanen miras bırakanlarına verilen yerlerden olup 1926 yılından beri yerin zilyedi bulunduklarını, kadastro tespitinde tapu kaydına konulan şerhin hukuki dayanağının olmadığını, tespitin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddine savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu, zemindeki miktar fazlalığı ile tapu kaydındaki miktarın farklı olmasının başka bir davanın konusunu oluşturacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 14 parsel sayılı taşınmazın iskanen verilen 25.01.1934 tarih 380 nolu tapu kaydına göre davalılar ve bir kısım davalıların miras bırakanı S.adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, tapu kaydında fazlalık şerhinin yer aldığı; taşınmazın kadastro tespitinin 11.05.1950 tarihinde tapu kaydına istinaden yapıldığı, anılan tespitin 14.06.1956 tarihinde kesinleştiği, kadastro tutanağında da fazlalığın hazineye ait olacağına dair şerh konulduğu beyanlar hanesinde, “2.051 m2"lik fazlalık 28.09.1956 tarih, 1085 nolu yazı ile defterdarlık makamına bildirilmiştir” şerhinin yazılı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tapu kayıt maliklerince 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde şerhin terkini yönünden dava açılmadığı ve itiraz edilmediği görülmektedir.
Bu durumda, tapu kaydında var olan şerhin konusu olan fazlalığın hazineye aidiyetinin kesinleştiğinin kabulü gerekeceği açıktır. Bu nedenle somut olayda, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa hükümlerinin uygulama yerinin bulunmadığı kuşkusuzdur.
O halde, davanın kabulü ile istek doğrultusunda davacı hazinenin çekişmeli taşınmazda paydaş kılınmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, bilindiği üzere hakim doğru sicil oluşturma ilkesini gözeterek karar vermekle yükümlü olup, somut olayda paydaş S..dava tarihinde ölü olması nedeniyle hazinece dava mirasçılarına yöneltildiğine göre, anılan mirasçılar hakkında hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile Türk Medeni Yasanın 28. maddesi uyarınca, ölümle şahsiyetin son bulacağı hükmü de göz ardı edilerek ölü kişi S.hakkında tescil kararı verilmesi doğru değildir.Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.