Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3397 Esas 2011/4353 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3397
Karar No: 2011/4353

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3397 Esas 2011/4353 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3397 E.  ,  2011/4353 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/10/2010
    NUMARASI : 2006/310-2010/730

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları S.K.ın 321,1734 ve 2255 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya ölünceye kadar bakma aktiyle temlik ettiğini ileri  sürerek, aktin ve  buna dayalı tesis edilen tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
    Müdahil davacı, miras bırakanın kızı olduğunu belirterek, aynı talepleri tekrar edip payı oranında tapu iptal ve tescil istemiştir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını, bakım borcunu yerine getirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın reddine  ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “ ... Miras bırakanın temlik dışı başkaca taşınmazlarının bulunup bulunmadığının kayden soruşturulmadığı, mal varlığının büyük bir bölümünü oluşturduğu izlenimi edinilen çekişme konusu taşınmazların değerinin keşfen saptanarak bunların mal varlığı içerisindeki durumunun belirlenmediği, hal böyle olunca değinilen ilkeleri kapsar biçimde yeniden araştırma yapılması, soruşturmanını eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği  ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan soruşturma neticesinde  davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından  süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. 
    Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında  tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan S. K.ın 321, 1734 ve 2255 parsel sayılı taşınmazlarını 13.01.1982 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiği,  murisin damadı ve torunları olan davacıların anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, dava dışı mirasçı H.B."ın bozma ilamından sonra  harcını yatırarak verdiği dilekçe ile davaya asli müdahil olarak katıldığı ve yargılama sonunda asli müdahilin miras payının da kabul kapsamına alındığı  anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, 3402 Sayılı Yasanın 26/d maddesi hükmünde istisnai olarak asli müdahale ile ilgili düzenlemeye yer verilmişse de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun da asli müdahale yönünden her hangi bir hüküm bulunmamakla beraber gerek ilmi gerekse kazai içtihatlar bu çeşit bir müdahalenin varlığını kabul etmiş ve uygulamada da asli müdahaleye cevaz verilerek yargısal uygulamalarla benimsenmiş  ise de;  somut olayda;   davacıların  miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteği ile eldeki davayı açtıkları, diğer mirasçıların miras paylarını dava konusu yapmadıkları, asli müdahil H."nin dava konusu yapılan, davacıların miras paylarında hakkının olduğunu ileri sürmeyip, kendi miras payı için tapu iptal ve tescil isteği ile davaya müdahil olmak istediği gözönüne alındığında, dava konusu yapılmayan hak ve şey üzerinden davaya asli müdahil sıfatıyla katılabilme imkanı  bulunmadığı açıktır. Bu sebeple, H.B.n  asli müdahale talebinin  kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
    Öte yandan; bilindiği üzere bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkuları ölünceye kadar bakma sözleşmesinin doğumuna yol açmıştır. Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ivazlı sözleşme türlerinden olup nitelik itibarıyla güvence sağlayan akitlerdendir.
    Bu tür akitlerin hedefi maddi bir destek elde etmek değil bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektedir.
    Borçlar Yasasının 511.maddesi bakımından alacaklıları yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörülmemiştir. Bakım alacaklılarının akit sırasında özel bakıma muhtaç olmasını aramak yasada yer almayan bir unsuru ilave etmek olur. Bu ihtiyacın akitten sonra doğması yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da aktin geçerliliğine etkili olmaz.
    Ayrıca,  her nekadar evladın gücünün elverdiğince ebeveynine yardımcı olması özel bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda yasal bir görev olabileceği düşünülebilirse de, bu yardım ve bakım genelde yasal zorunluluk olmaksızın daha çok insancıl yönü ağır basan, belki de evrensel bir ahlak kuralıdır.
    Tüm bu açıklamalara karşın kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı temliklerin de muvazaa ile iletli olduğunun ileri sürülmesi mümkündür.
     Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca baktığımızda;  miras bırakanın 1917 doğumlu olduğu, Ölünceye K. B.A.yapılmadan öncesinden itibaren (1964 yılından itibaren) öldüğü 2000 yılına kadar davalı tarafından bakıldığı, miras bırakan tarafından bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasıyla da bir dava açılmadığı, murise ait  temlik dışı 1224 parselin değerinin belirlendiği, ancak paydaşı olduğu 6194, 6196 2954 ve 4320 parsellerde kayıtlı taşınmazlarla ilgili değerlendirme yapılmadığı, buna rağmen temlikin makul sınırlar içinde kaldığı sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, dolayısı ile muvazaalı olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   14.4.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.


     

    Hemen Ara