Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3237 Esas 2011/4313 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3237
Karar No: 2011/4313

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3237 Esas 2011/4313 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3237 E.  ,  2011/4313 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/12/2010
    NUMARASI : 2010/368-2010/511

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı İdare, maliki olduğu 2699 sayılı parsele davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, dava konusu yeri Belediyeden tahsisen satın aldıklarını, iyiniyetle bina inşa ettiklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın kısmen kabulüne ilişkin karar Dairece, eksik harç tamamlanmadan işin esasına girilemiyeceğine değinilerek bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davalının davacı taşınmazına bina inşa etmesinin haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiş, fahiş zarar doğuracağından bahisle yıkım isteği reddedilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 236370 m2. arsa vasıflı 2699 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan 226 sayıl ana kadastral parselin 1955 yılındaki kadastro uygulamasında “davalı” gösterilmek suretiyle tespitinin yapıldığı; Vakıflar İdaresi, Hazine ve Orman İdaresinin aynı yıl tespite itiraz davası açtığı, bozmalardan da geçtikten sonra 226 sayılı ana parselin 236.370,00 m²"lik kısmının tapu kaydı ve vakfiyeye dayalı olarak 2699 parsel numarasıyla Muratpaşa Vakfı adına tesciline karar verildiği ve derecattan geçerek 11.04.2002"de kesinleştiği; taşınmaz kaydı üzerinde Antalya Belediyesi lehine 30.12.1987 tarihli 3290 Sayılı Yasanın 3. maddesinin (c) bendi uyarınca konulmuş olan kamulaştırma şerhi bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, 226 sayılı parsel içerisinde yer alan eldeki davaya konu çekişmeli yerin Antalya Belediyesince 1988 yılında davalı Kooperatife tahsis edildiği ve satış bedelinin Kooperatif tarafından Belediyeye ödendiği, davalı Kooperatifin de kendisine tahsis edilen yerin 549 m2.sine zemin+15 katlı bina inşa ettiği, 2333 m2.lik kısmını da avlu ve bahçe şeklinde kullandığı, böylece taşınmazın toplam 2882 m2.lik kısmının davalı Kooperatifin tasarrufunda bulunduğu ve bu kısmın, hükmen davacı adına tescil edilen 2699 sayılı parsel kapsamında kaldığı; davalı Kooperatifin kendisine usulsüz arsa tahsisi yapılması nedeniyle Antalya Belediyesi aleyhine açtığı 2006/14 es. s. tazminat davası  sonucunda, sebepsiz zenginleşmeden dolayı davanın kabul edildiği ve Kooperatifin Belediyeye ödediği satış bedeli uyarlanarak 301.028,73 YTL. nin Belediyeden alınıp Kooperatife verilmesine hükmedildiği, kararın derecattan geçerek 15.07.2008"de kesinleştiği sabittir.Vakıflar İdaresi, elatmanın önlenmesi, yıkım ve 2000-2004 yılları için 42.939 YTL. ecrimisil istekli eldeki davayı açmış; 30.11.2007 tarihinde açtığı ve eldeki dava ile birleştirilen 2007/386 es.s. davada da, 1995-1999 yılları için 6.931 YTL. ecrimisil istemiştir.
    Davalı Kooperatif ise, çekişmeli yeri Belediyeden tahsisen satın aldığını ve iyiniyetle yapı inşa ettiğini savunmuştur.
    Mahkemece, davalının elatmasının önlenmesine ve dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisile karar verilmiş, yıkım isteği ise fahiş zarar doğuracağından bahisle reddedilmiştir.
    Gerçekten de, davalının hukuken haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılanmak ve bahçe haline getirmek suretiyle davacı M uratpaşaVakfı"na ait taşınmazın 2882 m2.lik bölümünü  kullandığı saptandığına göre, el atmanın önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
    Ancak, davalının ecrimisil süresi bakımından zamanaşımı def"inde bulunmadığı gözetilmeksizin ecrimisil isteğinin 5 yıl ile sınırlandırılması doğru değildir.
    Öte yandan, yıkımın fahiş zarar doğuracağı yönündeki değerlendirmenin de isabetli olduğu söylenemez.
    Bilindiği üzere, yasada "yıkımda aşırı zarar kavramı" tanımlanmış değildir. Bunun yanı sıra anılan kavram yönünden gerek öğretide gerekse yargısal uygulamada görüş birliği yoktur. Ancak, Medeni Kanunun 722/2. maddesinin uygulanmasında meydana getirilen binanın korunması hususundaki genel yararın gözardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, binanın davacı arsa sahibi yönünden de (subjektif olarak) değerlendirilmesi ve hak (yarar) dengesi kurulmak suretiyle adilane bir sonuca gidilmesi gerekir.
    Kural olarak, kal"in (yıkımın) aşırı zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve görüşlerinden faydalanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç (fahiş zarar – aşırı zarar doğup doğmayacağı yönünden) HUMK.’nun 286. maddesi gereğince hakimi bağlamaz. Değinilen ilke, uygulamada kararlı bir şekilde ifade edilmiş ve benimsenmiş bulunmaktadır. (H.G.K.20.3.l996 tarih l996/l-40 esas, l996/l77 karar; 24.4.l996 tarih,l996/l-l54).
    Yukarıdaki ilkeler karşısında, davacı taşınmazının bütünlüğü ve yıkıma konu binadan davacının subjektif yararlanma durumu dikkate alındığında, yıkımın fahiş zarar doğuracağından söz edebilme olanağı da yoktur.
    Hal böyle olunca, davacının belirttiği süreler gözetilmek suretiyle ecrimisile ve aynı zamanda yıkıma karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabule göre, reddedilen yıkım isteği bakımından davalı yararına vekalet ücreti tayin edilmemesi de isabetsizdir.
    Tarafların, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   13.4.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

     

    Hemen Ara