Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13464 Esas 2011/4255 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/13464
Karar No: 2011/4255
Karar Tarihi: 12.04.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13464 Esas 2011/4255 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/13464 E.  ,  2011/4255 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/07/2010
    NUMARASI : 2008/346-2010/448

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, 6787 parsel sayılı taşınmazın kendi adına kayıtlı iken bir kısım davalıların murisi O.S.a verdiği vekaletname ile haberi ve rızası olmadan kendisini zararlandırmak kastı ile vekil ile el ve işbirliği içinde hareket eden davalı S. Ç.ye taşınmazı gerçek değerinin çok altında bir bedelle satış göstererek aslında bedelsiz temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa bedelini istemiştir.
    Davalılar, davacının dava konusu işlemi bildiğini, satış bedelini aldığını, tazminat talebinin şartlarının oluşmadığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, vekaletnamedeki yetkinin aşılmadığı, davalı S."ün davacıyı zarara sokmak amacıyla hareket etmediği, ancak taşınmazın bedelinin davacıya ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davasının reddine, bir kısım davalılar hakkındaki tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalılar vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.04.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H.Ş.A.ile yine temyiz eden asil F. D. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi S.A. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa bedelden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece S.hakkında açılan tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, vekil O. mirasçıları yönünden açılan tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı F.in 6787 parselde malik olduğu 20565/21330 payın satışı için bir kısım davalıların mirasbırakanı O.26.07.1999 tarihinde vekil tayin ettiği, keza bakiye pay sahibi dava dışı Emel"in de 07.07.2006 tarihli vekaletname ile yine O.vekil kıldığı ve vekil O.ın 13.07.2006 tarihinde taşınmazın tamamını 18.000.00.-TL"ye davalı S.satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı F. vekilin vekillik görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2. maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; taşınmazın akitte gösterilen satış değeri ile satım tarihindeki gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu, keza, taşınmazı satın alan S.ün vekil O.ın hem akrabası ve hem de yanında çalışanı olduğu, hatta taşınmaz üzerine 3 kattan müteşekkil 6 daireli bina yapılırken taşınmaz maliki S."den ziyade satışı yapan vekil O.ın inşaatla ilgilendiği, bir kimsenin vekil sıfatıyla taşınmazı sattıktan sonra sonraki dönemlerde gerçekleştirilen inşaatla ilgilenmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, kaldı ki, tanık ifadelerine göre oluşturulan bazı bölümlerin kendisine verileceği hususları bir bütün halinde yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, vekilin vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle temliki gerçekleştirdiği kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca, isteklerden ilki olan tapu iptal ve tescil davasının kabulüne, tazminat isteği yönünden davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. Temyiz eden davacı ile davalı O. mirasçılarının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalılar vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 12.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara