Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13257 Esas 2011/4252 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/13257
Karar No: 2011/4252

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13257 Esas 2011/4252 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/13257 E.  ,  2011/4252 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : AYANCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/10/2009
    NUMARASI : 2007/150-2009/278

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras  bırakanları babası S. G."in  ilk eşinden olan çocuklarından mal kaçırmak amacıyla  ve  muvazaalı olarak 5 ada 5 parsel sayılı taşınmazını 2.eşi olan davalı G."ye satış göstererek devrettiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile taşınmazın S. G."in tüm mirasçıları adına tescilini istemiştir.
    Davalı G., dava konusu taşınmazı tüm parasını kendi birikimi ve babasından aldığı para ile ödeyerek satın aldıkları halde evin tapusunun eşi S. adına çıkartıldığını, yine kendi parası ve çocuklarından aldığı para ile binayı inşa ettiklerini, daha sonra taşınmazın alımında ve binanın yapımında murisin  katkısı olan 65.000.000.-TL."yı ödeyerek tapuyu devraldığını bildirip, davanın reddini savunmuş, diğer davalıların bir  kısmı davaya muvafakat etmediklerini bir kısmı ise davaya muvafakat ettiklerini bildirmişlerdir.
    Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatalanamadığı gerekçesiyle davanın  reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacı vekili  tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.4.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.Ö.r geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, muris muvazaası  hukuksal  nedenine dayalı tapu iptali ve tescil  isteğine ilişkin olup, mahkemece sübut bulmayan davanın  reddine karar  verilmiştir.
    Davada, miras  bırakanın yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu ileri  sürülerek, tapu iptali ile tüm mirasçılar  adına tescil  isteğinde bulunulmuştur.
    Miras bırakan S.n, 26.11.2006 tarihinde öldüğü ve terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, davada tüm mirasçıların bazılarının davacı, bazılarının da davalı konumunda bulundukları, kendisine temlik yapılan kayıt  maliki G. dışındaki bir kısım S.mirasçılarının açılan  davaya karşı durdukları  ve reddi gerektiğini bildirdikleri görülmektedir. Buna göre, T.M.K."nun 640.maddesi hükmü gereğince, terekeye temsilci atanması sağlanarak onun marifetiyle davanın sürdürülmesi gerekeceği zorunlu olup, davanın görülebilirlik koşuludur.
    Ne varki,  mahkemece, davanın görülebilirlik koşulu yerine getirilmeden işin esasının incelenerek neticeye gidilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.
    Kabule göre de;
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; davalı G."nin Almanya"da  çalıştığı ve gelirinin bulunduğu savunulmuş ise de mahkemece bu husus  üzerinde durularak ve ayrıca  taşınmazı alabilecek mali bir portresinin olup olmadığı belgelendirilmemiş olduğu gibi, taşınmazın  akitte gösterilen değeri 65.000.000.-TL olduğu halde, aynı tarihteki gerçek değerinin 1.416.674.159.-TL olduğu ve değerler  arasında aşırı  fark bulunduğu, diğer  taraftan miras bırakanın  mal satmaya ihtiyacının olmadığı, esasen davalının savunmasında geçen  taşınmazın muris  S. adına alınırken bedele iştirak ettiği için kendisine temlik yapıldığını bildirme keyfiyetinin temellük  ederken bir bedel ödenmediği şeklinde değerlendirilmesi gerektiği, diğer taraftan, davacının muris S."ın boşandığı F."den olma kızı, davalı G.nin ise 2.eş olduğu görülmektedir.
    Öyle ise, bu olgular yukarıda değinilen ilkeler  çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek  iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı olmadığı kabul edilemez. Ne varki, mahkemece delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek  davanın kabulü yerine reddine karar  verilmiş olması isabetsizdir.
    Davacının,  temyiz  itirazları  yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.4.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi. 

    Hemen Ara