Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/698 Esas 2011/4215 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/698
Karar No: 2011/4215

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/698 Esas 2011/4215 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/698 E.  ,  2011/4215 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : OSMANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 30/04/2009
    NUMARASI : 2007/119-2009/200

    Taraflar arasında birleştirilerek  görülen davada;
    Davacılar, paydaşı oldukları 49 ve 82 parsel sayılı taşınmazları davalıların uzun yıllardan beri sürüp ekmek, ağaç dikmek ve ev yapmak suretiyle haksız olarak işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteminde bulunmuşlar, yargılama sırasında 82 nolu parsel hakkındaki davayı atiye bırakmışlardır.
    Bir kısım davalılar, taşınmazda kullandıkları yerin davacıların murisi tarafından kendilerine satıldığını belirterek  davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, 82 nolu parsel yönünden açılan davanın atiye terk edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına; 49 nolu parsel hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik  Hakimi  .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne  karar verilmiştir. 
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 49 parsel sayılı taşınmazda davacılar ile bir kısım davalıların paydaş oldukları anlaşılmaktadır.
    Davacılar, davalıların taşınmaza haksız olarak müdahale ettiklerini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere,  paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz.  Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. 
     O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup  olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının bulunup bulunmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa davacı yönünden intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, başka bir ifadeyle uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   11.4.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

     

    Hemen Ara