Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2268 Esas 2011/4000 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2268
Karar No: 2011/4000

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2268 Esas 2011/4000 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2268 E.  ,  2011/4000 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TÜRKOĞLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 22/05/2009
    NUMARASI : 2008/280-2009/109

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan N."nin mal kaçırmak amacıyla 4 parça taşınmazı davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürüp, muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, dava konusu taşınmazların rızai taksim suretiyle tescile konu edildiğini iddiaların doğru olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin rızai taksim suretiyle olup muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan N.ile diğer mirasçıların kök muris Ö.B.’nin 25.03.1998’de ölümü üzerine, 22.12.2000 tarihli akitle anılan murise ait taşınmazların intikalini yaptırıp, aynı akitle aralarında yaptıkları rızai taksim sonucunda çekişme konusu 19, 50 parseller ile dava dışı dört parça taşınmazın davalılara eşit paylarla, 74 parselin ise müstakilen miras bırakan adına tescilini sağladıkları, daha sonra 11.04.2006 tarihli akitle davalılardan A.ve K.’in 19 ve 50 parsellerdeki paylarını diğer davalı Z.’ye satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, mahkemece, dava konusu 19 ve 50 parsel sayılı taşınmazların davalı Z.ye miras bırakan N.’den intikal etmediği, muris N.’nin muvazaalı devrinin söz konusu olmadığı belirlenmek suretiyle anılan taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince;  miras bırakan N.’in maliki olduğu çekişme konusu 74 parseli 20.02.2002 tarihli akitle oğlu davalı Z.ye, 183 p.sayılı taşınmazdaki bir kısım paylarını ise 11.04.2006 tarihli akitle vekili Z.Bilgi aracılığıyla oğulları davalılar A.ve K. B.’ye satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.
    Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olayda; yukarıdaki ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca; dava konusu 74 ve 183 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacıların, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  07.4.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.


     

    Hemen Ara