Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3695 Esas 2011/3998 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3695
Karar No: 2011/3998
Karar Tarihi: 07.04.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3695 Esas 2011/3998 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/3695 E.  ,  2011/3998 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MENDERES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 08/12/2010
    NUMARASI : 2010/307-2010/620

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden paydaşı olduğu 159 ada 16 parsel sayılı taşınmazdaki ana yola bağlantıyı sağlayan yolu diğer paydaşlardan davalının zeytin fidanı dikmek suretiyle kapattığını, araçla ve yaya olarak geçişinin engellendiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesine ve fidanların yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, dava konusu taşınmazda yol olmadığını, fiilen taksim edilen yerde her paydaşın anayola çıkışının mevcut bulunduğunu, müdahalenin söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup davacının davalıyı intifadan men ettiğine dair delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi . . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 16 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davanın tarafları ile dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.
    Davacı, taşınmaz içerisinde fiilen kullanıma terk edilen yola, davalının zeytin ağaçları dikmek suretiyle müdahale ettiğini ve yoldan geçmesine mani olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece, davacı yönünden intifadan men olgusu gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688. ve takip eden maddelerinde yer alan paylı mülkiyet hükümlerine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.
    Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Somut olaya gelince; mahkemece, yapılan uygulama, araştırma ve inceleme neticesinde çekişmeli taşınmazda tüm paydaşları kapsar biçimde bir harici taksim olgusu yok ise de, dışarıda paydaş kalmayacak biçimde taşınmazın kullanımı bakımından fiili kullanım biçimi oluştuğu ve her bir paydaşın taşınmazda bazı bölümleri kullandıkları ve çekişme konusu yerin de yol olarak paydaşların kullanımına terk edildiği keşfen sabittir.
    O halde, hakkında fiilen kullanma biçimi oluşan yol niteliğindeki bölümün kullanım tarzının korunması gerekeceği açıktır.
    Hal böyle olunca; anılan yoldan fiili durum oluşması nedeniyle davacının da istifade edeceği gözetilerek buna mani olacak şekilde davalının zeytin niteliğinde fidanlar dikerek elatmasının önlenmesine ve yıkıma dolayısıyla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

    Hemen Ara