Esas No: 2011/3245
Karar No: 2011/3976
Karar Tarihi: 06.04.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3245 Esas 2011/3976 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SOLHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2010
NUMARASI : 2009/165-2010/227
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, kadastroca davalılar adına tespit ve tescil edilen çekişme konusu 351 ada 30 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, davalılar lehine kazandırıcı zaman aşımıyla iktisap koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olup, mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 351 ada 30 parsel sayılı taşınmazın 2006 yılında yapılan genel kadastro sırasında kayıt ve belgeye dayanılmaksızın, kök murislerinden intikalen geldiği ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 14.maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımıyla iktisap koşullarının gerçekleşmiş olduğu açıklanarak davalılar adına tespit edildiği ve 28.09.2009 tarihinde kesinleşerek davalılar adına çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davalılar, davaya tapu kaydıyla karşı koymuşlar ve aynı zamanda kazandırıcı zamanaşımıyla mülk edinme koşullarının lehlerine gerçekleştiğini, ancak yörenin terör mıntıkası olması sebebiyle uzun zamandan beri taşınmazı kullanamadıklarını, tasarruf edemediklerini savunmuşlardır.
Davalılar, açılan davaya karşı tapu kaydı ile karşı koyduklarına göre, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Türk Medeni Kanununun 719, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya
bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi, gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, yerel bilirkişilerce bilinmeyen sınırlar yönünden, tarafların tanıklarının HUMK"nun 259.maddesi hükmü gereğince dinlenerek sınırlar hakkında bilgi alınması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi, tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini Taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtacak şekilde, her bir sınırı krokide gösterilmek suretiyle infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde yapılacak uygulama neticesinde, davalıların tutundukları tapunun çekişmeli taşınmaza uygunluğunun saptanması halinde, tapu kaydı değişir nitelikte sınırlar ihtiva ettiğinden, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 20.maddesi hükmü uyarınca, kapsamının miktarıyla geçerli olduğu gözetilerek, miktarı kadar yerin, sabit ve değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle kapsamının belirlenmesi, miktar fazlası bölüm bakımından ise, davalılar yararına 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 14.maddesi koşullarının oluşup oluşmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, davalıların terör nedeniyle taşınmazı kullanamadıkları yönündeki savunmaları üzerinde durulması, gerçektende savunmanın geçerli olup olamadığının tartışılması ve Türk Medeni Kanununun 976.maddesi hükmününde bu konuda gözetilmesi, zilyetliğin kişilerin elinde olmayan sebeplerle ve gayrı iradi olarak terk edilmiş olduğu sonucuna varılırsa, tapu miktar fazlası yönünden zilyetliğin kesilmeyeceğinin kabul edilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
O halde, davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.