Esas No: 2010/13393
Karar No: 2011/3938
Karar Tarihi: 05.4.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13393 Esas 2011/3938 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BATMAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2010
NUMARASI : 2007/144-2010/498
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ıslah ettikleri dava dilekçesinde, miras bırakanlarından intikal edecek bazı taşınmazların satılması için yetki verdikleri davalı M.M.B.ile davalılardan Y.A. arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmelerinde 1 ve 4 nolu parsellerin hariç tutulduğunu, buna rağmen vekil M."in 1 ve 4 parsellerin gitti kayıtlarını davalılara tapuda vekaleten temlik ettiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını, davalıların da vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, ayrıca davacı F."nin zihinsel özürlü olup, kendisine vasi atandığını, vesayet makamının izni olmadan taşınmazın devredilemeyeceğini ileri sürüp, 1 ve 4 parsellerin gitti kayıtlarına ilişkin taşınmazlardaki devir işlemi sonucu davalılara geçen tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar A., A. Ö.ve Y. davacıların rıza ve bilgileri dahilinde işlem yapıldığını bildirip, davanın reddini savunmuşlar, davalı M.M. hata ve hile ile davacıların paylarını diğer davalılara devrettiğini, davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.4.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat S. İleri ile temyiz edilen davalı asil Y.a Arı geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davalı vekili avukat davalı asil gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar Z., F.R.N.ve H.in Batman 2.Noterliğinin 23.10.1998 tarihli vekaletnamesi ile murislerinden intikal eden veya edecek olan tüm taşınmazlardaki miras hak ve hisselerini satması için davalı M.M.B.a yetki verdikleri, ayrıca davacı Z."nin B.1.Noterliği"nin 30.12.2005 tarihli vekaletnamesinde yine davalı oğlu M. M.a satış yetkisi verdiği, bu
vekaletnameler kullanılmak suretiyle davacıların paydaşı oldukları bir kısım taşınmazların vekil M.M.tarafından davalılara çeşitli tarihlerde satış suretiyle temlik edildiği, aynı vekil tarafından aynı vekaletnameler kullanılarak yine dava dışı kişilere de pay temlik edildiği, vekil M.in bazı davalılar ile satış vaadi sözleşmeleri de yaptığı, davalı Y.Arı tarafından davacılar aleyhine açılan satış vaadi sözleşmesine dayalı B.1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/588 E, 2007/83 K. sayılı 4, 38 ve 58 sayılı kadastral parseller için ferağa icbar davasında o dosyanın davalıları Z.ve arkadaşlarının vekili Av.N.K.tarafından verilen 27.12.2005 tarihli dilekçede;”açılan davayı kabul ettiklerini, satış vaadi sözleşmesinden dolayı hiçbir hak ve alacaklarının kalmadığını” bildirdiği, yargılama sırasında taşınmazların davalı Y."ya tapudan devri nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği, temyiz edilmeyerek 2.5.2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki dosyanın davalısı M.M.B.tarafından eldeki dosyanın davalıları aleyhine Batman 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/6 E, 2007/250 K. sayı ile açılan hata-hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında bir kısmı eldeki davada da çekişme konusu yapılan taşınmazların iptali ile adına tescilini istediği, hata ve hile olgusunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddedilerek Dairece onanmak suretiyle 7.4.2010 tarihinde kesinleştiği, keza Batman Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/283 E. 1997/332 K. sayılı davada eldeki dosyanın davacısı F.B.a akıl hastalığı nedeniyle vekil M.M.B.ın vasi tayin edeldiği, 2007/873 E. 2008/124 K. sayılı ilam ile F.ile M.arasındaki tapu iptal-tescil davası nedeniyle menfaat çatışması bulunduğundan F.yi eldeki dosyada temsil etmek üzere diğer davacı N.B.ın temsil kayyımı olarak atanmasına karar verildiği görülmektedir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; öncelikle davacılardan F."nin vekalet tarihinde akli melekelerinin yerinde olmadığı ve kendisine vasi atandığı halde düzenlenen ve temlikin dayanağını teşkil eden bu vekaletnamede doğrudan F.e"nin yer almış olması ve vekaleten edinenlerin de ilk el durumunda olmaları karşısında oluşan sicil kaydının geçerli bir hukuki sebebinin bulunmayacağı ve böylesi oluşan tescilin F.payı yönünden T.M.K."nun 1025.maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde olacağından bunun payı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi vekaleten satışa konu edilen diğer paylar yönünden mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Buna göre, eksik tahkikatla yetinilerek sonuca gidilmiş olması da doğru değildir.
O halde, davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 05.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.