Esas No: 2010/13278
Karar No: 2011/3935
Karar Tarihi: 05.4.2011
Muris Muvazaası - Tapu İptali Ve Tescil - Velayet Görevini Kötüye Kullanma - Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/13278 Esas 2011/3935 Karar Sayılı İlamı
1. Hukuk Dairesi 2010/13278 E., 2011/3935 K.
1. Hukuk Dairesi 2010/13278 E., 2011/3935 K.
- MURİS MUVAZAASI
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
- VELAYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 706 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 352 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 363 ]
- 4787 S. AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA... [ Madde 4 ]
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 213 ]
- 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 428 ]
- 2644 S. TAPU KANUNU [ Madde 26 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları İ... M..."ten intikal eden 219 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını muris N... M..."in kendi adına asaleten, davacılar E... ve Ş..."in paylarını ise velayeten mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak İ..."in ilk eşinden olma kızı Z..."ya satış yoluyla temlik ettiğini, onun da N..."nin İ..."den olma oğlu ve davalıların miras bırakanı M... M..."e satış suretiyle devrettiğini, o tarihte E... ve Ş..."in yaş küçüklüğü nedeniyle hukuki ehliyetlerinin bulunmadığını, velayet hakkının kötüye kullanıldığını, taşınmazın ilk temlikten bu yana M... ve onun mirasçıları olan davalılarca kullanıldığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, satışların gerçek olduğunu, aynı tarihli akitle başka paydaşların da pay temlik ettiğini, miras bırakanları M..."nın satın aldığı tarihten beri taşınmazı tasarruf ettiğini, M..."nın alım gücü bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı A... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.4.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Emrullah Türkoğlu ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat Ahmet Kavuncuoğlu geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davacı vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Senem Altınbulak tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Dava, muris muvazaası ve velayet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı A... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, temlikin muvazaa ile illetli olduğu gerekçesiyle diğer davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 219 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 12.2.1957 tarihinde kesinleşmesi neticesinde 1953 tarihinde ölen kök muris İ... M..."ten intikal ettiği gerekçesi ile mirasıçıları adına sicil kayıtlarının oluştuğu, İ..."in 2.defa evlendiği ve N..."nin 2.eşi olduğu, bundan E..., Ş... ve M... adındaki çocuklarının bulunduğu, M..."nın da 1999 tarihinde ölümü ile davalıların kaldığı, İ..."in ölümünden sonra N..."nin kayınbiraderi A... ile evlenerek ondan da A..."ın olduğu, keza H..., F... ve Z..."nın İ..."in ilk eşinden olma çocukları olduğu ve 2.eş N..."nin kendisine ait olan 6/24 payı ile 3/24"er den 6/24 payın da çocukları E... ve Ş..."e velayeten 8.3.1957 tarihinde Z..."ya sattığı, diğer mirasçılar F... ile M..."nın da keza 3/24"er paylarını aynı akitle yine Z..."ya temlik ettikleri ve böylece Z..."nın toplam olarak edindiği 21/24 payını 30.6.1971 tarihinde 1999 yılında ölen kardeşi M..."ya satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, N..."nin kocası A... ve bundan olma oğlu A... ile İ... ve N..."den olma çocukları E... ve Ş..."in miras bırakanları N..."nin 6/24 payını oğlu M..."ya kaçırmak amacıyla Z..."ya temlik edildiğini, diğer E... ve Ş..."in ayrıca kendi paylarının (3/24"er den toplam 6/24 payın) velayet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları görülmektedir.
İddianın bu niteliğine göre; E... ve Ş..."in paylarının velayeten satılması işlemi konusundaki velayet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının genel mahkemelerde çözüme kavuşturulamayacağı açıktır. Zira, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkındaki Yasanın 4.maddesi hükmünde Aile Mahkemelerinin 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 2.kitabının 3.kısmı hariç Aile Hukukundan kaynaklanan (118 ila 395.maddeler) davalara bakacağı ve çözüme kavuşturacağı öngörülmüştür.
Ayrıca, bu tür bir isteğin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 2.kitabının 2.kısmının 7.ayrım başlığını taşıyan "çocuk malları" ile ilgili bölümde yer alan (T.M.K."nun 352 ila 363.maddeleri) düzenlenmelerinden kaynaklandığı sabittir. Öte yandan, belirtilen iddialarla açılan davaların 18.1.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi hükmü gereğince kurulan Aile Mahkemelerince çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır. Görev kamu düzeni ile ilgili olup re"sen gözetilmesi gerekli bir usul kuralıdır.
Öyleyse, temlike konu E... ve Ş..."in payları bakımından açılan davanın, mahkemece, tefrik edilmesi ve 4787 Sayılı Yasanın 2.maddesi hükmü gözetilmek suretiyle müstakil bir aile mahkemesinin varlığı halinde bu istek yönünden görev hususunun düşünülmesi, aksi takdirde isteğe aile mahkemesi sıfatı ile bakılması gerekirken, yazılı olduğu üzere işin esası bakımından genel mahkeme sıfatı ile hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Diğer taraftan, N..."nin malik olduğu 6/24 payın temliki ile ilgili muvazaa iddiasına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; N..."nin 8.3.1957"de yapmış olduğu pay temlikinin muvazaalı olduğu iddia edilmiş ve mahkemece de iddianın sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulü cihetine gidilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan tüm delillere ve özellikle tanık ifadelerine göre N..."nin Z..."ya yapmış olduğu pay temlikinin muvazaalı olduğunu gösterecek nitelikte açıkça ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde bir beyan yoktur. Hacer dışında kalan mirasçıların miras bırakanları İbrahim"den gelen paylarını aynı akitle Z..."ya temlik ettikleri kayden sabittir. Her nekadar, muris muvazaasına ilişkin davalar herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman için açılması mümkün ise de, aradan çok uzunca bir zaman geçtikten sonra, özellikle muris N..."nin 1985 tarihinde ölümünün üzerinden 25 yıla yakın bir süre dava açılmayıp taşınmazın konumu itibariyle değer kazandıktan sonra eldeki davanın açılmış olması hayatın olağan akışına uygun düşmez. Kaldı ki, temlike konusu edilen payın satışının muvazaalı olduğunu, Nesibe"nin temlikteki iradesinin de mal kaçırma amaçlı olduğunu açıkça gösterir nitelikte yeteri kadar bir delilin varlığından da dosya kapsamı ile söz edilemez.
O halde, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın kabulü doğru değildir.
Diğer taraftan, sadece N..."nin kendi payı olan 6/24 oranındaki pay yönünden kabul kararı verilmesi gerekirken, diğer payların da kabul kapsamına alınmış olması da isabetsizdir.
Ayrıca E... ve Ş... paylarının temlikinde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı ve buna göre muris muvazaasına konu oluşturmayacağı ve velayet görevinin kötüye kullanılarak gerçekleştirildiği ileri sürüldüğünden, bu payların N... payı ile birlikte dava değeri olarak kabul edilmek suretiyle fazla harç ve avukatlık ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
Öyleyse, davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 05.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.