Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babaları H.K.ın 6148 ve 6150 parselde kayıtlı taşınmazlarını yakın arkadaşı olan dava dışı D.B.a satış suretiyle devrettiğini, aynı günde taşınmazların murisin oğlu olan ve velayet altında bulunan davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, murisin amacının mirasçılardan mal kaçırmak olup, temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm mirasçılar tarafından davanın açılmadığı ve taraf olmayan mirasçıların davaya dahil edilmelerine yasal olanak bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, terekeye ait olduğu iddia edilen taşınmazla ilgili tüm mirasçıların birlikte dava açmadıkları, yalnızca kendi adlarına tescil talebinde bulundukları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan H.K."ın çekişme konusu 6148 ve 6150 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yakın arkadaşı olan dava dışı D.B.a 22.07.1993 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, D.un da aynı tarihte miras bırakanın oğlu olan ve akit tarihinde velayet altında bulunan Ö.K. K.a yine satış yoluyla temlik ettiği iddia edilerek, davacı mirasçılar tarafından eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 01.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; "... Bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler..."
O halde, muvazaalı işlemin, niteliği itibarıyla mirasçıyı miras hakkından yoksun kılmaya yönelik bir işlem olduğu, muris muvazaası davasında da dava mevzuu hakkın halefiyet yoluyla miras bırakandan gelmesine karşın dava açma hakkının halefiyete dayanmayıp bizzat mirasçının kendisine ait haktan (anılan kararın yukarıya alınan sonuç ve özet bölümünde vurgulandığı gibi saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların) yararlanacağı, bu itibarla da dava açan mirasçı veya mirasçıların, tereke iştirak halinde bulunsa dahi pay oranında iptal ve tescili isteyebilecekleri kuşkusuzdur.
Bu takdirde, iştirakin sağlanmasına, yani dava dışı mirasçıların olurlarının alınmasına veya terekeye temsilci atanmasına da gerek yoktur.
Davacıların, mirasçılık belgesine göre miras bırakan H. K. mirasçıları olup, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca miras payları oranında dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunun gözardı edilmesi isabetsizdir.
Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, terekenin iştirak halinde bulunduğundan bahisle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.