Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, anneleri M.1996 yılında geçirdiği beyin felcinden dolayı akıl zayıflığının bulunduğu, öz oğlu olan davalının, annesinin bu durumunu bildiği halde annesine ait 36 parça taşınmazı 2.6.2006 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile kendi mülkiyetine geçmesini sağladığını, akdin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ile M. G. adına tescil istemişlerdir.
Davalı, ölünceye kadar bakma sözleşmesini akdeden annesi M."nin henüz sağ olup, davacıların dava açma hakları olmadığını, iddiaların da gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın husumet yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, ortada alınmış bir vasilik kararı bulunmadığı, ayrıca tapu maliki M. G. halen sağ olup, davacıların dava açma haklarının olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . Türközmen"in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden ve özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen Tekirdağ 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 10.12.2010 tarih ve 528-951 sayılı kararına göre; davacıların, 36 parça taşınmaz hakkında anneleri olan Meleke tarafından 2.6.2006 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya yapılan temlikin, M.’nin hukuki ehliyetinin bulunmadığından geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve Meleke adına tescil isteğiyle eldeki davayı açtıkları; aynı gün Sulh Hukuk Hakimliğine açılan dava sonucunda M.nin vesayet altına alınmasına ve kendisine davacılardan H.Ö.’in vasi olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; baştan var olmayan dava şartı, ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye (Meleke’ye) davacılardan H.nin vasi olarak atanmış olması nedeniyle ve husumete izin kararı alınması durumunda yargılama sırasında gerçekleşmiş olacaktır. Yargılama sırasında anılan dava şartının yerine getirilmesi halinde, yargılamanın sürdürülmesi gerektiği de kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; vasi olarak atanan Hilmiye’nin husumete izin kararı alması halinde, dava şartının gerçekleştiği gözetilerek işin esası bakımından araştırma ve inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.