Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları S."nın vefatından sonra taşınmazların taksimi konusunda mirasçıların anlaşmaya vardığını, tapudaki işlemleri, davalı kardeşlerinin hazırlattığını, ancak kardeşlerine güvendiklerinden evrakları okumadan imzaladıklarını, davalının aralarındaki anlaşmaya uymayarak, dava konusu taşınmazların adına tescilini sağladığını, hileye düşürüldüklerini ileri sürerek, tapuların iptal ve tescilini, 3.kişilere temlik edilen taşınmazlar yönünden tazminat isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.07.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. D.ile temyiz edilen davacı asiller N. İ., İ.K. ve vekili Avukat E.İ. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptal tescil tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacıların, ileri sürdükleri iddiaların içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere; hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
Somut olaya gelince; 06.06.2008 tasdik tarihli davacıların ve bir kısım mirasçılara vekaleten davalının imzası olan belge ile taşınmazların kimin adına tescil edileceğinin belirlendiği, anılan belge örneği ile tapudaki resmi akit tabloları arasında bir çelişki olmadığı görülmektedir.
Öte yandan, mirasçılar arasında yapılacak miras taksim sözleşmesi ve birbirlerine yapacakları miras payı temlikine ilişkin sözleşmenin Türk Medeni Kanununun 676.maddesi hükmü gereğince yapılması halinde geçerli olacağı kuşkusuzdur. Anılan belgenin mülkiyetin nakline esas teşkil edeceği de açıktır.
Hal böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıdaki açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, dosyadaki tarihi belge ile taşınmazların ne şekilde kimler adına tescil edileceğinin belirlendiği gözetildiğinde hile olgusunun kabulüne olanak bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kurulmuş olması isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.