Esas No: 2010/12951
Karar No: 2011/3618
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12951 Esas 2011/3618 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, kök miras bırakanlarının davalılara temlik ettiği bağımsız bölümlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal, tescil ve bedel isteğinde bulunmuşlardır. Mahkeme, önceki bir davada muvazaa iddiasının sabit görülmesi sebebiyle davayı reddetmiştir. Ancak Yargıtay, önceki davada adlarına kayıtlı taşınmazın dava konusu edilmiş olmasının, eldeki muvazaa davasının görülmesine engel olmadığını belirterek, davanın kabul edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu sebeple, mahkeme kararı bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Medeni Kanunun 706. maddesi
- Borçlar Kanunun 213. maddesi
- Tapu Kanunun 26. maddesi
- HUMK'un 428. maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2010
NUMARASI : 2008/98-2010/142
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kök miras bırakanları M."in 13 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümleri mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini yine davalılara temlik edilen bir kısım bağımsız bölümlerin dava dışı 3.kişilere satıldığını, davalılara yapılan temliklerin muvazaalı olduğunun daha önce dava dışı mirasçı tarafından açılan ve görülüp kesinleşen (2000/1034 E, 2006/112 K) dava ile belirlendiğini ileri sürerek, 1-9-19-5-6-15 nolu bağımsız bölümler yönünden iptal, tescil, 3.kişiye temlik edilen 8-7-4 ve 12 nolu bağımsız bölümler yönünden bedel isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.3.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asıl T. A. ile vekili Avukat A.D.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekilleri gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakim.tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve bedel isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların daha önce görülüp kesinleşen muris muvazaasına dayalı davada muvazaalı işlemin taraf oldukları, kendi muvazaalarına dayanamayacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacılar kök miras bırakanları M.n 13 parsel sayılı taşınmazdaki 1-9-19-5-6-15 nolu bağımsız bölümler ile daha sonra 3.kişilere temlik edilen 8-7-4 ve 12 nolu bağımsız bölümlerin davalılara temlikinin, muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal-tescil ve bedel isteğinde bulunmuşlardır.
Önceden, dava dışı mirasçı tarafından aynı hukuki sebebe dayalı olarak açılan davacılar adına kayıtlı 11 nolu bağımsız bölümünde dava konusu edildiği 2000/1034 E - 2006/112 Karar sayılı davada muvazaa iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne dair hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Anılan dava dosyası, eldeki dava bakımından güçlü delil niteliğinde olup, davacıların önceki davada adlarına kayıtlı taşınmazın dava konusu edilmiş olması eldeki muvazaa davasının görülmesine engel değildir.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazların davalılara temlikinin 2000/1034 - 2006/112 Karar sayılı kesinleşmiş ilamla muvazaalı olduğu belirlendiğine göre, bu dava yönünden güçlü delil olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve ilama yanlış anlam verilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 29.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.