Esas No: 2011/2270
Karar No: 2011/3426
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2270 Esas 2011/3426 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : YERKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2010
NUMARASI : 2009/146-2010/468
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 860 ada 1 parsel sayılı taşınmazı davalının değirmen yapmak suretiyle haksız kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yapının yıkımına ve 5.000,00.-TL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı uzun yıllardır kiracı olarak kullandığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında sözlü kira sözleşmesi olduğu, davanın HUMK.nun 8/2 maddesi gereğince Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazda davacının ve dava dışı kişilerin paydaş olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı, davacının mülkiyet hakkına dayanarak eldeki davayı açtığı, davalının dava konusu taşınmazı sözlü kira sözleşmesine istinaden kullandığını savunduğu, mahkemece davalının savunmasına itibar edilerek davanın tahliye davası olduğundan bahisle neticeye gidildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı şirket kurucusunun yıllar önce taşınmazda değirmen yapmak suretiyle işgal ettiğini, başlangıçta kullanıma ses çıkarmadığını, 10 yıl önce taşınmaz arsa vasfını alınca kullanmak isteğini davalıya bildirmesine rağmen uyarılarının dikkate alınmadığını, ihtara rağmen müdahalenin devam ettiğini, davalı taraf ile hiçbir zaman kira ilişkisinin kurulmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise, şirketin kurucusu olan murisin bu yeri paydaş davacıdan kiraladığını, ölümü ile kira ilişkisinin devam ettiğini, taşınmazda kiracı olduklarını, 5 yıldır ise kira bedeli ödemediklerini savunmuştur.
Bilindiği üzere; özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir.Kira sözleşmeleri yazılı veya sözlü yapılabileceği gibi zımni (üstü kapalı) olarakta vucuda getirilebilir. Yeterki taraflar kira sözleşmesinin esaslı unsurlarında anlaşmış olsunlar.Nitekim bu kural l8.3.l942 tarih 37/6 sayılı inançları birleştirme kararında açıkça vurgulanmıştır.
Ne varki kira ilişkisi bir hukuki fiil (vakıa) değil,bir hakkın doğumuna,değiştirilmesine veya ortadan kaldırılmasına neden olma niteliği itibariyle bir hukuki işlem (muamele)dir.
Bu nedenle, dava değeri 40.-YTL yi aşan (23.6.1996 gün ve 4146 Sayılı Yasa uyarınca) sözleşmeler hakkında tanık dinlenilebilmesine olanak tanımayan HUMK.’nun 288.maddesi 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 Sayılı Yasanın 2/b maddesi ise değiştirilmiş ve tanıkla ispat yasağı 400.-YTL’nin üzerine yükseltilmiştir. Bu oran, 5219 ve 5236 Sayılı Yasalara göre yapılan katsayı artışı sonucu 2006 yılı itibari ile 430.-YTL, 2007 yılında ise 460.-YTL, 2008 yılında ise 490.-TL ve dava tarihi 2009 tarihine göre de 540.-TL olmuştur. Bu düzenlemeye göre, bu miktarın üzerindeki sözleşmeler hakkında tanık dinlenmesine olanak yoktur. Kira sözleşmesinin varlığı ancak, yazılı delille ispat edilebilir. Hemen belirtilmelidir ki, sözü edilen miktar, yıllık kira tutarına bakılarak belli edilir. Sözlü kira sözleşmesi kurulduğu yolundaki savunmanın, ilgilisine (davalıya yada davalılara) yemin teklif etme hakkı verebileceği; ayrıca HUMK.nun 292. ve 293.maddelerinde değinilen ayrıcalıklarında gözetilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, kiracılık savunmasının kanıtlandığından söz edilemeyeceği, muvafakata dayalı kullanıldığının anlaşıldığı esasen davacının paydaşı olduğu dava konusu taşınmazı başlangıçta davalı tarafın kullanmasına müsaade ettiği, kullanım karşılığı hiçbir bedel ödenmediği, 20.03.2009 tarihli ihtar ile davacının kullanıma dair muvafakatini geri aldığı, dava dışı paydaşların davalının kullanımına izin verdiğinin de iddia edilmediği, ihtarın tebliği tarihinden itibaren davalı tarafın yeri haksız kullandığı, davalının kiracılık savunmasını ispatlayamadığı, dava dışı paydaşların bulunduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca; yıkım istekli davada dava dışı paydaşların davada yer almalarının sağlanması, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalı savunmasına itibar edilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.