Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki bulunduğu 61 ada 1 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümün davalı tarafından fuzulen işgal edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davalının davacıya ait taşınmazı fuzulen işgal ettiği gerekçesiyle elatmasının önlenmesine, kira alacağının tahsiline, ecrimisile yönelik davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, fuzuli işgal nedenine dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, davacı yargılama sırasında ecrimisil isteğinden vazgeçmiş, biriken kira borçlarının ödenmesini istemiştir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine, ecrimisil isteğinin feragat nedeniyle reddine, kira alacağının tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının önceden davalı aleyhine “49 Örnek nolu” ödeme emri göndererek icra takibinde bulunduğu, daha sonra 10.12.2005 tarihinde temerrüt nedeniyle tahliye davası açtığı ve her iki talebinde davalıyla aralarında kira ilişkisi bulunduğunu bildirdiği, gerek icra takibinin gerekse temerrüt nedeniyle tahliye davasının takipsiz bırakıldığı, eldeki davada da hem dava dilekçesinin içeriğinden hem de 07.02.2008 günlü oturumdaki yazılı beyanında, keza davalı ile aralarında 1980 -1981 yıllarından beri sözlü kira ilişkisi kurulduğunu, 2000’li yıllara kadar kira parasının düzenli olarak ödendiğini, o tarihten sonra ödemelerin aksatıldığını ve 2005 yılından sonra da hiç ödenmediğini ileri sürmüştür. Davalı da keza imzalı beyanı ile kira ilişkisini doğrulamıştır.
Yanlar arasındaki kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü elatmanın önlenmesi davası ile değil Borçlar Kanununun kira ile ilgili hükümleri ya da 6570 sayılı yasa hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi mümkün ve zorunludur. Bu durumda, bu tür bir davanın ise HUMK’nun 8. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinde tahliye biçiminde açılmasının gerekeceğide kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elatmanın önlenmesi davaları TMK’nun 683 ve devamı maddelerinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı davalar olup taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın fiilen el atan kişiler aleyhine açılır.
Somut olayda ise, taraflar arasında sözlü kira sözleşmesi düzenlendiği konusunda mutabakat bulunduğuna ve anılan husus mahkemece birikmiş kira bedellerinin ödenmesine hükmetmek suretiyle de teyit edildiğine göre davalının geçerli bir neden bulunmaksızın tasarruf ettiği biçimindeki kabulde isabet yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda olay irdelenerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle kararın HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.