Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2742 Esas 2011/3372 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2742
Karar No: 2011/3372
Karar Tarihi: 23.03.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2742 Esas 2011/3372 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı H. ile paydaş oldukları 183 parsel sayılı taşınmazda tapu kaydının yanlış yazıldığını ileri süren davacı, davalı H.'in payının düzeltilmesini istemiştir. Davalı Tapu Sicil Müdürlüğü'nün husumet yokluğu gerekçesiyle reddedildiği davada, davalı H.'in payının 55/168 yerine 33/336 olarak düzeltilmesi kararlaştırılmıştır. Bu yanlışlığın tapuda yapılan bir hata olduğu ve Tapu Sicil Tüzüğü'nün 85. maddesindeki işlemlerin yapılmadığı belirtilmiştir. Kararda, tapu sicillerinin tutulmasından dolayı Hazinenin kusursuz sorumluluğu ilkesi ve davalı H.'in harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulmaması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda bahsedilen kanun maddeleri, TMK'nun 1007. maddesi ve HUMK'nun 428. ve 432. maddeleridir.
1. Hukuk Dairesi         2011/2742 E.  ,  2011/3372 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : HATAY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/05/2010
    NUMARASI : 2009/254-2010/142

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, çekişme konusu 183 parsel sayılı taşınmazda davalı H.ve dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğunu, davalı H."in pay temliki sebebiyle 33/336 pay sahibi olmasına karşın, payının 55/168 olarak yazıldığını ileri sürerek, davalı H."in 55/168 olan payının 33/336 olarak düzeltilmesini istemiştir.
    Davalı H. satın aldığı pay karşılığı ne oranda payın adına tescili gerekiyorsa ona razı olduğu, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü ise takdiri mahkemeye bıraktıkları yönünde savunma da bulunmuşlardır.
    Mahkemece, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü hakkındaki davanın husumet yokluğu gerekçesiyle reddine, davalı H.hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı Hüseyin vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Kararın, davalı H.Y.adına "aynı konutta birlikte oturduğu" belirtilerek yeğeni S. Y. 09.06.2010 tarihinde tebliğ edildiği ve davalının karar tarihinden sonra vekil tayin ettiği Av. H. C.tarafından 15.12.2010 tarihinde temyiz edildiği, temyiz dilekçesine ekli Akhisar Köy M.düzenlenen 28.09.2010 tarihli belgeye göre, tebligat yapılan S.Y.Hatay Merkez A.Köyünde ikamet ettiğinin belirtildiği, davalı H. Y.ise, Hatay Merkez Üçgedik Köyünde ikamet ettiği, bu durumda, kararın, davalı H.Y.a usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.06.1990 gün, 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı inancı ve HUMK.nun 432. maddesi gereğince 15 günlük yasal temyiz süresi içerisinde hükmün temyiz edildiğinin kabulü gerektiğinden, davalı H.in ek kararın temyizine ilişkin isteğinin kabulü ile mahkemenin, temyiz talebinin reddine ilişkin 05.01.2011 günlü ek kararının KALDIRILMASINA,
    Davalı H.in işin esasına ilişkin temyizine gelince; dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının, dava dilekçesinde, dayanak belgelere aykırı olarak davalı H.in payının tapuya yanlış yazıldığını ileri sürerek, tapu kaydının düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
    Gerçekten de, Tapu Sicil Müdürlüğünce gönderilen karşılık yazısı içeriğinden, davalı H.dışındaki tüm paydaşların payının doğru olarak yazıldığı, ne var ki, çekişme konusu 183 parsel sayılı taşınmazda, tescile esas olan belgelere göre davalı H,in 33/336 olması gereken payının, yanlışlık sonucu 55/168 olarak yazıldığının bildirildiği, bu hususun bilirkişi raporuyla da teyit edildiği görülmektedir.
    Bu durumda, dava konusu 183 parsel sayılı taşınmazdaki, davalı H.in 55/168 olan payının 33/336 olarak düzeltilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
    Öte yandan, tapuda yanlış tescil yapan Tapu Sicil Müdürlüğü olup, Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesindeki işlemlerinde yapılmadığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, TMK"nun 1007. maddesi hükmü gereğince, tapu sicilinin tutulması kamu düzeniyle ilgili olup, bazı prensipleri mevcuttur. Bu prensiplerden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması yani illetten mücerret olmaması, sonuncusu ise TMK"nun 1007. maddesi hükmü uyarınca sicillerin tutulmasından dolayı Hazinenin kusursuz sorumluluğu ilkesidir.
    Hemen belirtilmelidir ki, Tapu Sicil Müdürlüğü, tapu sicillerinin tutulması ve kuruluş mevzuatında öngörülen sair işlevleri bulunan bir kurum olup, TMK"nun 1007. maddesinde öngörülen sicillerin tutulmasından kaynaklanan sebeple sorumlu tutulması gerekli kurum değildir. Sorumluluğun münhasıran Maliye Hazinesine ait olacağı tartışmasızdır.
    4353 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca Hazine vekilinin, davada davalı Tapu Sicil Müdürlüğünü vekil sıfatıyla temsil etmiş olması bu kurumun sorumlu tutulması için sebep teşkil edemez.Belirtilen bu ilkeler karşısında, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur.
    Ancak, davalı H.in, 20.11.2009 tarihli oturumda davanın reddini savunmuş ise de, daha sonra mahkemeye sunduğu 24.11.2009 tarihli dilekçesinde, davaya karşı çıkmadığını, hakkı ne ise buna razı olduğunu bildirdiği, son oturumda ise hakkını aradığını beyan ettiği görülmektedir.
    Bu durumda, davaya sebebiyet vermeyen davalı H."in harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de, dava, tapu kaydının düzeltilmesi isteğine ilişkin olup, bu isteğin niteliği itibariyle para ile değerlendirilmesi mümkün olmayan isteklerden olması nedeniyle, harç ve vekalet ücretinin maktu olarak yükletilmesi gerekirken, nispi olarak hüküm altına alınması da doğru değildir.
    O halde, davalı H."in bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara