Esas No: 2010/12819
Karar No: 2011/3309
Karar Tarihi: 22.03.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12819 Esas 2011/3309 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2009
NUMARASI : 2005/260-2009/257
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları Ş.in dava konusu taşınmazlardaki paylarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini ileri sürerek tapuların miras payları oranında iptal ve tescilini , olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, bakım borcunu yerine getirdiklerini, temliklerin muvazaalı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıların muvazaa iddiaları sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.03.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G.Ö.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen taşınmazların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere;ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, tarafların ortak mirasbırakanı olan annneleri Ş.in dava konusu 1746, 1726, 1725, 1757, 190 1948 ve 1981 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı çocuklarına eşit hisselerle ölünceye kadar bakma akti ile yaptığı temliki işlemin, taşınmazlarının tümüne yakın büyük bir bölümünü kapsadığı gözetildiğinde, bir veya bir kaç parça taşınmazı veya payını temlik ederek kendisine baktırması olanaklı iken, bakım amacından öte, mirasçıdan mal kaçırma amacına yönelik olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler, belirlenen olgularla birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.