Esas No: 2010/12811
Karar No: 2011/3308
Karar Tarihi: 22.03.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/12811 Esas 2011/3308 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, davacı M.'nın işleri kötüye gittiği için borç aldığını, borcun devam etmesi üzerine traktörünü davalı F.'ye devrettiği halde, davalıların müzayaka halinden yararlanarak davacılara ait taşınmazların temlikinin sağlandığını ileri sürerek, tapuların iptal ve tescilini istemişlerdir. Mahkeme, davacıların iddialarını sabit görmediği için davanın reddine karar vermiştir. Ancak temyiz itirazları sonucunda, hile bulgusu olduğu ve iyiniyet hususunda yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- Türk Medeni Kanunu (TMK) 28/l
- TMK 1023
- TMK 1024/1
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2010
NUMARASI : 2008/227-2010/257
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, davacı M."nın işlerinin kötüye gitmesinden dolayı taşınır, taşınmaz mallara haciz ve ipotek tesis edilmesi nedeniyle M.. D.den 68.000 lira borç aldığını, ödediği 8000 liranın faize sayıldığını, davalıların tefecilik yaptığını anlayarak borcunu ödemek için çareler aradığını, traktörünü davalı F."ye kredi alabilmek için devrettiği halde, borcun devam etmesi üzerine, davalıların müzayaka halinden yararlanarak davacı M."nın eşi ve annesi olan diğer davacılara ait 17 parça taşınmazın bir kısmının vekaleten bir kısmının bizzat davalılara temlikinin sağlandığını, bir kısım taşınmazlarında aralarında devredildiğini, devredilen taşınmazlar içinde oturdukları evlerinin de olduğunu, temlikten sonra tehditle taşınmazları terk etmelerinin istendiğini, davalılar hakkında tehdit, yağma ve dolandırıcılıktan şikayetçi olduklarını, hile ve ikrah nedeniyle tescillerin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapuların iptal ve tescilini istemişlerdir.
Davalı H. iyiniyetli malik olduğunu, diğer davalılar da, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacılar iddiaları sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.03.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalılar vekili Avukat T.K.K., Av. B.K.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu 68, 134, 135, 100, 110, 121, 51, 31, 35, 6, 141 ada 6, 9, 3 ve 148 parsel sayılı taşınmazların davacı A. tarafından 05.09.2007 tarihli akitle davalı B.D.ye satış suretiyle temlik edildiği, dava konusu diğer taşınmazların ise 12. 04. 2007 tarihli N.ve M..Y.in verdikleri vekaletname ile vekil F.Y. tarafından F."ye devredildiği 42 parselin F.tarafından 36 parselin ise B.tarafından H.Ş.e 04.04.2008 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
İddianın ileri sürülüş biçiminden davacıların hile hukuksal nedenine dayanarak eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (m.Ş.) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davacıların kendi oturdukları ev dahil 17 ayrı taşınmazın tamamını davalılara temlik etmeleri hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, ilk el konumundaki davalılar temliki işleme karşılık bedel ödendiğini kanıtlamışta değillerdir.
Diğer taraftan davalıların tefecilik suçundan yargılandıkları da gözetildiğinde davacılar ile ilk el konumundaki davalılar arasındaki temliki işlemlerin gerçek bir alım-satım olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ne var ki, 2.el konumundaki davalı yönünden Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının açıklığa kavuşturulmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca; ilk el konumundaki davalılar yönünden hile olgusunun ispatlandığı, davacıların yanıltıldığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi, 2.el konumundaki davalı yönünden yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde iyiniyet hususunda hükme yeterli bir araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.