Esas No: 2011/1690
Karar No: 2011/3281
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1690 Esas 2011/3281 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TARSUS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2010
NUMARASI : 2008/202-2010/377
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı ve birleşen davanın davacıları dava konusu 1914 ve 1916 parsel sayılı taşınmazlarda davalı M.ile birlikte paydaş olduklarını, davalı paydaş ile eşi K.’in taşınmazın tamamını tarım yapmak suretiyle kullandıklarını intifadan men koşulunun gerçekleştiğini ileri sürerek paya vaki elatmanın önlenmesine ve geriye dönük 5 yıllık ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişler, aşamalarda 1914 parsel hakkındaki davalarından vazgeçtiklerini bildirmişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; 1914 parsel hakkındaki davanın feragat nedeniyle, 1916 parsel hakkındaki davanın iddianın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Asıl ve birleşen dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, 1914 parsel bakımından feragat nedeniyle 1916 parsel bakımından da iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla vasıflı taşınmazların paylı mülkiyet üzere davacılar ve davalı M.B.adına kayıtlı olduğu davalıların taşınmazların tamamını tarım yapmak suretiyle kullandıklarının keşfen saptandığı, davalılardan K. B.’in kayıtla bir ilgisinin olmadığı, eşi olan diğer paydaş M.B. ile birlikte tasarruf ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacılar, paydaşı bulundukları taşınmazda kullanabilecekleri bir yer olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. O halde, taraflar arasındaki çekişmenin paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenebileceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; feragat nedeniyle 1914 parsel bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, dosya kapsamı yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu 1916 parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı paydaş M. ve eşi K.tarafından tarım yapmak suretiyle uzun yıllar kullanıldığı, davacıların taşınmazda kullanabilecekleri bir yerin bulunmadığı, paydaşlar arasında herhangi bir harici ya da fiili kullanım biçiminin oluşmadığı, intifadan men olgusunun gerçekleştiği gözetilerek davacıların payları oranında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.